Tanımak lazım çevreyi. Tanımak lazım kendimizi. Yaşamda keşfedilmemiş o kadar çok malzeme var ki, bizlere aslında çokta yarayacak; ama kullanmadığımız.

Ruh dünyamızı akışa bırakmamanın gerektiği bir çağda yaşıyoruz. Bu çağ çok değişti, değişiyor ve gelen yenilikler ruhumuzda ciddi bocalamalara neden oluyor. Değişimle birlikte enteresan kişilik özelliklerine sahip, enteresan deneyimlerin olduğu bir ağ içerisine, örümcek olmadan örümcekmiş gibi yapışıyoruz.

Toplumsal yaşamda, her kişinin hakkına, sınırına dokunmadan yaşamayı becerebilmek büyük sanat oldu. Sanattan öte patolojik bir sorun halinde.

İlişkilerimizde iletişim kurma biçimlerimizi önemli ölçüde etkileyen çeşitli 'savunma mekanizmaları' vardır. Size biraz bu mekanizmalardan bahsetmek istiyorum ki, gerek yaşadığınız şehirde, gerek insan ilişkilerinde gördüğünüz sorunları daha iyi yorumlayabilesiniz.

YOK SAYMAK

Ne çok yapılıyor değil mi? İnsanı yok saymak, emeği yok saymak, kendi dışında herkesi, kendi fikrinin dışında her fikri yok saymak. Daha örnekleri çoğaltabilirsiniz. Neden yok sayıyorlar, çünkü gördüklerini, doğruluğunu gördüklerini yalanlayıp inkara başvuruyorlar.

İnkar, kişide kaygı meydana getiren bir gerçeğin varlığını yok saymaktır. Gerçeklerden uzak yaşamayı tercih eden ve mantığa bürüme ile kendini kandırarak yaşamayı tercih etmek sadece vicdan rahatlatmanın bir yöntemidir. Gerçekliğin acı veren yanından kaçınmaktır.

''Bir sevdiğinin zarar gördüğü haberini alan kişinin olaya inanmaması, Madde bağımlılarının bağımlı olduklarına inanmaması' 'gibi literatürde geçen masum örneklerin yanı sıra sizde yaşadıklarınızdan üretebilirsiniz? Devirdikleri çamı devirme nedeni olarak, oraya yakışmıyordu, gölgesi zaten yoktu, zaten meyve vermiyordu.

Çevrenizde ne çok var değil mi? Şehrimizde ne çok var değil mi?

EGO TAVAN

Egonun bu savunma mekanizmaları, bir yere kadar ego bütünlüğünün korunması için gereklidir. Ancak bu savunma mekanizmalarının kullanımının patolojik biçim aldığı durumlar söz konusu olduğunda bunun olumsuz etkileri, kişilerde ruhsal açıdan sıkıntılar yaratmaya başlar.

İnkarda, patolojik boyuta eriştiğinde çevresindeki kişilere zarar verdiğinde, toplumda doğru bildiği yanlışları savunmaktan kaçan, menfaatini dışa vuran içten kendini kemiren bir 'sürü' vardır, bunlar genelde sürü psikolojisini hat safhada yaşayan bukalemun kişilik tipleridir. Hani günün adamı dediğimiz, her nabza şerbet veren samimiyetsizler. İşte bunlarında kullandığı mekanizma 'yalıtma' dır. Nedir yalıtma? Gerçek kabul edildiği halde yaşanan olaya verilecek insani tepki bırakılmış halidir. İnsani tepkilerin bu kadar anormal olması, tamamen toplumun patolojik haritasının göstergesidir.

Durum vahim ...