Kendinize bunu yüksek sesle, her gün tekrar edin. Kelimeleri okumayın, hissedin!

'Önemli olan eleştirmen değildir; güçlü insanın nasıl tökezlediğine ya da eyleme geçenlerin nasıl daha iyi olacağına işaret eden kişi değildir önemli olan Saygınlık, arenada olan, yüzü toz, ter ve kanla gölgelenen adama aittir; cesurca çabalayan, hata yapan, tekrar deneyen. Çünkü hatasız ve eksiksiz çaba yoktur. Saygınlık, başarmak için gerçekten mücadele edenin, büyük istekleri ve bağlılıkları olanın; kendini değerli bir amaca adayanın, en iyi ihtimalle sonunda üstün başarının tutkusuna ereceğini, en kötü ihtimalle başaramayacağını ama hiç değilse büyük cesaret göstererek başaramayacağını bilenindir.'

Theodore Roosevelt'in bu sözünü defalarca okurum, modum düştüğünde, kırılganlık yaşadığımda sığındığım bir sözü.

ZAYIFLIK MI?

İncinebilirlik zayıflık değildir; her gün karşı karşıya geldiğimiz belirsizlikleri, riskleri ve duygusal açıdan korunmasızlığı seçme şansımız yoktur. Tek seçimimiz bir katılım meselesidir. İncinebilirliğimizi kabullenme ve onu ele almaya olan istekliliğimiz, cesaretimizin derinliğini ve amacımızın açıklığını belirler. Kendimizi, incinebilirlikten koruma seviyemiz korkumuzun ve bağlantısızlığımızın ölçüsüdür.

Hayatımızı, arenaya çıkmadan önce mükemmel ya da kurşun geçirmez olana kadar bekleyerek harcadığımızda, eninde sonunda telafisi mümkün olmayan fırsatları ya da ilişkileri feda etmiş, kıymetli zamanımızı boşa harcamış ve yeteneklerimize, sadece bizim sağlayabileceğimiz eşsiz katkılara sırtımızı dönmüş oluruz.

Büyük cesaret göstermek kaybetmek yahut kazanmakla ilgili değil. O cesaretle ilgilidir. Yetersizlik ve utancın hakim olduğu ve korkmanın alışkanlığa dönüştüğü bir dünyada incinebilirlik tahrip edicidir. Rahatsız hissettirir. Hatta zaman zaman birazda tehlikelidir. Hiç şüphesiz elinizden geleni yapmak için ortaya çıktığınızda incinme riski çok daha fazla olur.

Hata ve kusur yoksa çaba da yoktur. İncinebilirlik olmadan zaferde olmaz.