Sevgili okurlar, "ALMANYA'DAN MEKTUP VAR" adı altında; Almanya'da yaşayan gurbetçi çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın acısıyla tatlısıyla yaşanmışlıkların kesitleriyle sizleri buluşturuyoruz. Kimi zaman hüzünleneceğiz, kimi zaman sevineceğiz, kimi zaman da düşüneceğiz. Kalın sağlıcakla.. Fatma Kılınçer
Merhaba ben Abdullah,
Doğulu bir ailenin çocuğu olduğumdan dolayı evleneceğim kızı ailem seçti. Hacer'in ailesiyle olan siyah beyaz çocukluk resmini gösterdiler bana. Karşı çıkmak ne haddime? Köyümüzden biriydi ve isminin Hacer olduğundan başka bir bilgim yoktu. Evlenme zamanımın geldiğine karar veren anam babamla Türkiye'ye köyümüze geldik . Büyükler arasında isteme oldu karar verildi. Hacer'in ailesi varlıklıydı, bizde almancıydık her iki tarafın da işine gelmişti..
Düğün öncesi görmedim Hacer'i. Nikah öncesi görmediğim Hacer'i çok merak ediyordum. Güzel mi, sarışın mı, kumral mı, esmer mi, kilolu mu, zayıf mı, huyu nasıl acaba? Sorularıma alamadığım cevaplar huzursuzluk veriyordu bana. Bir yanımda bizim köylerin kızları güzel olurdu bu beni biraz olsun rahatlatıyordu.
Sevmediğim, tanımadığım biriyle evlendiriliyordum en azından güzel olsun isyordum işte..
Maria ne yapıyordu acaba söyleyememiştim ona evlenmek için Türkiye'ye gideceğimi..
Tatile gittiğimi sanan ahh Mariam.
2 yıllık sevgilimdi Yugoslavyalıydı aşkı bana yaşatan kadınım.. Anam babamın kabul etmediği yürek sızım.
Düğün işlemleri yapılırken Maria'ya ne diyeceğim nasıl diyeceğimin korkuları beni sarmıştı..
Nikah günümüzde kara çarşaflı peçeli Hacer'i gördüm boyu çok uzundu benden bile uzundu acayip bozuldum ne yalan söyleyeyim.
Davulla zurnayla gelini aldık evimize geldik.
Odamıza çekildik, duvağını açtığımda bayılacaktım neredeyse, kafasındaki kısmi saç kelliğinden daha az. Yüzü kadın mı erkek mi belli değil. Tuvalete kendimi zor attım kalbimin durmasını istedim o anda. Allahım şimdi ben ne yapacağımın derdine düşmüştüm. Kaç saat tuvalette kaldım bilmiyorum.. Gün aymıştı, yatağa giremedim. Yerde sızmış kalmışım. Uyandığımda saat 15:00 civarındaydı. Kötü bir rüya mı gördün diye kendi kendime sorduğumda kalbim sancıdı. Aşağıya indim anam babamla oturuyor kahve içiyorlardı.
Hacer mutfakta iş yapıyordu tabak sesleri geliyordu. 2 gün sonra Almanya'ya dönecektik.
Kaçmak istiyor kaçamıyor, konuşmak isterken konuşamıyordum. Bizimkiler pek mutlulardı benim kalbim sıkışırken. Almanya'ya geldik
aradan 1 yıl geçti. Geceleri ben koltukta Hacer yatak odasında yatıyordu. Aileme küsmüştüm sessizce. Hacer'in azmine hayrandım yalnız, Almancayı benden daha iyi öğrendi.
Hacerin kanser hastası olduğunu anam babam biliyorlarmış benden gizlemişler, Almanya'da tedavisi için evliliğimizi uygun bulmuşlar..
Maria bana ebedi küstü ülkesine döndü, hayatım allak bullak oldu. Hacer'e acıyordum insan olarak tabii ki seviyor tedavi sürecinde yardımcı oluyordum.
2 yıl sonra Hacer sağlığına kavuştu. Saçları uzadı güzelleşti ama yüreğim sevemedi..
Babamı kaybettikten 1 yıl sonra annemi de kaybettim.
Başbaşa kaldığımızda ona dürüstçe bizden karı koca olmaz Hacer beni sakın yanlış anlama yapamıyorum dedim, o da ona göstermiş olduğum insanlığım için teşekkür etti yollarımız ayrıldı.
Ve ben bir daha evlenmedim. Ne sevdiğim kadına kavuşabildim ne de çocukları etrafında olan bir baba olabildim.
Kim suçlu derseniz, doğdunuz yerin kanunda yeri olmayan töreleri adetleri derim.
Dünyaya getirilen çocuklarının adına verilen hükümlü kararlar yüzünden karartılan dünyalar..