Sevgili okurlar, "ALMANYA'DAN MEKTUP VAR" adı altında; Almanya'da yaşayan gurbetçi çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın acısıyla tatlısıyla yaşanmışlıkların kesitleriyle sizleri buluşturuyoruz. Kimi zaman hüzünleneceğiz, kimi zaman sevineceğiz, kimi zaman da düşüneceğiz. Kalın sağlıcakla.. Fatma Kılınçer

Merhabalar ben Suzan,

Almanya'nın München şehrinde doğdum. Ablam Hayriye gibi.

Her ikimizde okullarda başarılı çocuklardık. Annem ve babam Atatürk’ümüze aşıklardı. Evimizin her odasının duvarında Atatürk’ün tablosu asılıydı.

Babam taksi şoförü annem eczacıydı. Mutluyduk, çevremiz genişti sevilen sayılan bir aileydik. Eğitim alanımızda ablamın tercihi arkeoloji, benimde hukuk oldu.

Ablam aşık olduğu Tony isminde İtalyan asıllı çocukla beraberdi. Annemden babamdan gizliyordu. Sık sık buluşurlardı. Ara sıra bende yanlarında olurdum gezerdik, eğlenirdik günler böyle geçiyordu. Bir süre sonra ablamda anlam veremediğim dengesizlikler başladı. Bazen çok saldırgan, bazen fazla sessiz ruh gibi hep yorgun. Okula gitmemeler, sürekli yalnız kalma isteği. Gereksiz agresyonu, ara sıra istifraları beni korkutmaya başlamıştı artık. Durumu annemle babama anlattım, Tony’i de mecburen söyledim. Annem şöyle bir feryat etti, "Allahım inşallah aklıma gelen değildir." 

Babam, tedirgin ama sükunetini koruyordu. "Anne o istemediğin aklına gelen ne?" diye sorduğumda o korku dolu gözlerini hiç unutmayacağım.. Cevap vermedi. Ablamın eve gelmesini bekliyorlardı endişe içinde.

Her duyduğu tıkırtı sesine annem kapıya koşuyordu Hayriye geldi diye. Neyse saat 22:00 sularında geldi ablam. Annem sıkıca sarıldı öptü Hayriye gelsene odana gidelim seninle özel konuşacağım bir şey ver diyerek girdiler odasına. Kapı duvar, içeri giremiyorum, konuştuklarını duyamıyorum meraktan ölecek gibiyim.

1 saattir içerdeler. 

Zil çaldı koştum kapıyı açtım ambulans kapının önünde yanlış yere geldiklerini düşündüm ilk önce, hastamız Hayriye Korkmaz’ın evi burası mı diye sorduklarında şaşkınlıktan cevap bile veremedim evin  içine doğru baktım, annemin ablamla kapıya doğru geldiklerini gördüm. Hiç bir şey demeden ambulansa bindiler ve gittiler babamda peşlerinden gitti. Kalakaldım olduğum yerde. Ablamın ambulansla hastaneye gidecek kadar hasta olmadığını biliyordum. Anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum ağlıyorum ve bekliyorum sabırsızlıkla gelmelerini.. Ne kadar beklediğimi bilmiyorum, annemle babam geldiler ablam yoktu ikiside çok bitkindi ağlamışlar gözleri şişene kadar.

Ne oldu ablama birinizden biri anlatsın artık bana diye bağırdım. Babam yine sükunetini koruyarak yarın konuşalım olur mu yavrum zor bir gündü desede kabul etmedim. Annem bana sarılarak, iyi ki söyledin bize, iyi ki yoksa ablanı kaybederdik geç kalsaydık, sevgilisi Tony onu uyuşturucuya alıştırmış kollarında iğne izlerini gördüm dediğinde dünyam karardı.

Ablam uzun süre tedavi gördü. O süre içerisinde ailemin aldığı karar doğrultusunda başka uzak bir şehre taşındık. Annem ve babam orada kendi mesleklerine göre tekrar işe başladılar benim okul değişimim oldu, hepimiz için elbette zordu çevremizden, arkadaşlarımızdan, sevdiklerimizden ayrılmak ama bu ablam için verilen en doğru karardı. O çevreden uzaklaşması gerekiyordu çünkü...

Ablamın tedavisi taşındığımız şehirdeki hastaneye sevk edildi. Onun yokluğu zor geldi hepimize ama düzelecek aramıza gelecek tesellisine sarıldık. Gördüğü tedavi sürecini tamamladı aramıza geldiği gün bayramımız oldu. Hayalindeki mesleğini elde etti.

Hiç bir zaman o konuyu açmadık...

Birbirimize sıkı sıkı sarıldık eski güzel günlerimize bıraktığımız yerden devam ediyoruz ailemiz büyüdü evlendik, çocuklarımız oldu.

Demem o ki,

Ailemizin bilinçli davranış şekilleri bizleri toparladı... Sağlıklı çocuklar sağlıklı düşünen aileden olur.

Kalın sağlıcakla..