Selamın aleyküm diyerek başlayalım...
Değerli okurlarım; Son yazmış olduğum köşe yazımızın üzerinden yaklaşık tam 45 gün geçmiş. Beni tanıyanlar, yazılarımı okuyanlar çok iyi bilirler ki; yazı yazmak için yazı yazmam. Yazı yazmam için dikkat çekici bir konu, önemli bir mevzu veya hepimizi ilgilendiren toplumsal bir konunun olması lazım.
Peki ne oldu da bu yazıyı yazıyorum. Hendek'te, her Hendek'linin bildiği bir mahalleden bahsederek konuya girelim. 'Turanlar Mahallesi' Hendek'te her mahallemizin ve her insanımızın kıymetli olduğu gibi, Turanlar Mahallemiz ve oranın o güzel insanları da bizler için çok kıymetlidir.
Ayrım yapmaksızın bütün siyasetçiler Turanlar Mahallesini en çok da seçim zamanları hatırlarlar. Seçim de olmasa ne yazıkki bu mahalle kimsenin aklına gelmez, gelmiyor da...
Turanlar Mahallesinin fertleri iş anlamında geçimlerini ya hurda toplayarak, ya hamallık yaparak, yada çarşı merkezinde boya sandığını ellerine alıp ayakkabı boyayarak geçimlerini sağlarlar.
Yavaş, yavaş geliyoruz konunun özüne hiç merak etmeyin...
1-2 gün önce sosyal medyada dolaşırken bir video dikkatimi çekti. Dikkatimi çekti diyorum çünkü video Hendek'te çekilen bir videoydu. Görüntülerde Hendek Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri tarafından çarşı merkezinde, manavın ve kuruyemişçinin önünde bulunan alanda ki ayakkabı boyacılarının kaldırılmak istenmesi vardı. Evet ben yanlış görmedim, sizde yanlış duymadınız. Hendek Belediyesi, seçimden seçime hatırlayıp mahallelerine giderek oy istedikleri, geçimlerini ayakkabı boyayarak kazanan Roman vatandaşları oradan kaldırmak istiyor. Ve bu insanların neredeyse hepsi geçtiğimiz seçimlerde mevcut belediye başkanına oy vermiş insanlar.
Hendek'liler, Hendek'te yaşayanlar çok iyi bilirler ki; çarşı merkezine gelindiğinde kafanızı kaldırdığınız da o alanı ve o alanda gerek muhabbet edip çay içen, gerekse ekmek parası için günü birlik iş çıksa da gitsek diye bekleyen, yada ayakkabı boyayıp ekmeğinin peşinde olan Roman vatandaşları görürsünüz. Hayatta bazı alışıla gelmiş durumlar vardır. Değiştirmek kolay değildir, gerekte yoktur. Çünkü o alışkanlıkların zararı da yoktur zaten. Bırakında dikilsin, muhabbetini etsin, çalışsın adamlar...
Unutmayalım ki; Merhum eski Belediye Başkanımız Zeki Cömert'in adını taşıyan Zeki Cömert Parkı'nın bir bölümü Roman vatandaşlar tarafından kullanılıyor, onların adeta uğrak yeri idi. Böylelikle çarşı merkezindeki kalabalık azaltılıyor, önlenmiş olunuyordu. Yeni yerel yönetimin göreve gelmesiyle birlikte, parka farklı bir konsept kazandırılarak restorasyon çalışmasına gidildi. Bu hali çok daha güzel de oldu. Fakat her şeyin bir eksisi artısı olduğu gibi, ister istemez bu seferde o kalabalık çarşı merkezine kaydırılmış oldu.
Bu arada birşey daha söylemek istiyorum hazır sırası gelmişken. Belediye Zabıta ekiplerinin, çarşıda yine bu bölgenin tam karşısında cadde üzerindeki çay ocağının işletmecisine, dışarıya yalnızca 1-2 metrekare ötedeki müşterilerine çay verdirmemesini de unutmadım, çok iyi biliyorum. Bunlar hiç hoş şeyler değil.
Asıl konumuza tekrar geri dönecek olursak, Hendek Belediye Başkanı Turgut Babaoğlu'na şunu sormak istiyorum. 'Sayın Başkan! Bahsettiğim konudaki vatandaşları oradan kaldırmak istiyorsun da, peki onlara bir yer ayarladın mı? Ayarladıysan o yer nerede?'
Bu konu aklıma şunu getirdi. Sizin de her fırsatta dile getirdiğiniz, ilçemizde tek dönem belediye başkanlığı görevi yapmış olmasına rağmen adını Hendek tarihine altın harflerle yazdıran, aynı zamanda kayınpederiniz olan eski belediye başkanlarımızdan merhum sayın Kamil Kamışoğlu bu olaya el atmış, eski Hendek Lisesi önünde bu vatandaşlarımızın ekmeğini daha düzenli bir ortamda kazanmaları için kendilerine üstü kapalı, korunaklı bir yer tahsis etmişti. Hemde o dönemin şartlarında.
Her fırsatta, 'Hendek bizim, Hendek hepimizin, Hendek'i birlikte yönetelim diyorsunuz. Çok güzel, doğru da diyorsunuz. Fakat Sayın Başkan bu şekilde yaparak Hendek'i birlikte mi yönetmiş oluyoruz?' Bu bana pek öyle gelmiyor da...
Bu konu ve diğer konular ile alakalı yaşanacak tüm gelişmeleri hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Bugünkü yazımı bir sözle bitirmek istiyorum.
'Bireysel olarak, biz bir damlayız. Birlikte bir okyanusuz.'
Kalın sağlıcakla...