Merhabalar efendim...
Bugüne kadar yazdığımız yazılardan kimse rahatsız olmadı. Yada rahatsız olsalar da olmamış gibi davrandılar. Fakat toplumun % 90'ı yazdığımız yazılardan memnun Allah'a şükür. % 10'u oluşturan azınlık kısım ise memnun değil. Haliyle memnun olmayacaklar, çünkü onlar konu edilen kısımda yer alıyorlar.
Hadi başlayalım yazmaya bakalım bu sefer de kimler memnun olmayacak ve o kısımda yerlerini alacak.
Evet gelelim asıl konumuza...
Herkesin yakınen tanıdığı Hendek'in, Sakarya'nın, Türkiyen'in Başpehlivanı Mahmut Kavakçı sık sık yaptığı gibi Ankara'dan ailesini, dostlarını, kısacası bizleri ziyarete geldi. Ustayla her zaman olduğu gibi uzun uzuna konuştuk, dertleştik, güreşten bahsettik. Güreş Yorumcusu Yalçın Kaynak ile birlikte.
Ustanın hoş sohbetinden istifade ederken, usta çok önemli bir konudan bahsetti, vefadan...
Her yazımızda genelde ifade etmişimdir, Vefanın sadece İstanbul'da bir semt adından ibaret olduğunu.
Yağlı Güreşte de eskiye göre nesil değiştikçe vefanın da azaldığını neredeyse hiç kalmadığını görüyoruz. Şunun şurasında ilçemiz Hendek'te ne kadar usta kaldı, yada ne kadarı sağ, yaşıyıyor. Güreş camiasında vefa var mı? Yada ne kadarı vefalı bununla ilgili defalarca birçok yazı da yazdım. Yazılarımı takip edenler çok iyi bilirler. Niye bu konuya girdim hemen anlatayım...
Dedimya Mahmut Kavakçı geldi, bu yaşayan kıymetli ustalarımızdan bir tanesini diğer bir yağlı güreş ustası Behiç Atabek ile birlikte ziyaret etti. Bahsedeceğim konu ile alakalı söylenmesi gerekenleri bizimle paylaştı, bu yazının yazılmasına vesile oldu. Unutmadan belirteyim Mahmut Kavakçı Ankara'dan her geldiğinde o koca ustayı ziyaret de ediyor.
'Elçiye zeval olmaz' misali olayın özüne gelelim şimdi. Mahmut Kavakçı bana ne dedi, koca usta da ona ne dedi biz ona bakalım...
Geçmiş yıllarda yapılan Akyazı Osmanbey Güreşleri, bölgemizin ve Türkiye'nin en önde gelen güeşlerinden Akyazı Akbalık Ayşecik Yağlı Güreşlerinde yıllarca kol bağlamış, birçok Pehlivanın Ayşecik Yağlı Güreşleri sayesinde onun desteklemesiyle güreşe başlamasına vesile olmuştur. Yöre halkı tarafından da çok sevilen bir Pehlivandır. Güreşe yıllarını vermiş, bu kadar çırak yetiştirmiş ne zor şartlar altında o dönemlerde iş gücünün olmadığı ya gençlerin tarlalarda, bağ bahçelerde çiftçilikle uğraştığı zamanlarda gençlerimiz ya bağ bahçe işleriyle uğraşıp anasına babasına yardım edecekti, yada 'Pehlivan' olacaktı, oldu da. Bu gençlerin bir çoğu 'Pehlivan' oldu, 'Başpehlivan' oldu...
Peki ya bu 'Pehlivan' olan kardeşlerimiz neden ama neden Pehlivanlar için çok çok önemli bir olgu olan vefa duygusunu unutuyorlar. Neden, neden, neden...
Neden geldiğimiz yeri unutuyoruz. Neden tıpkı bir ana baba gibi bize emek veren, ekmek parası kazanmamıza vesile olan ustalarımızı, manevi babalarımızı unutuyoruz. Biz ne zaman bu kadar duygusuz olduk. Biz ne ara örf ve ananelerimizi unutur olduk. Tek kelimeyle yazıklar olsun diyorum. Bumu bizim kültürümüz, biz böyle mi temsil edip yaşatacağız bu kültürü. Şu anda yazacaklarımı nasıl izah ederim diye düşünürken göz yaşlarıma hakim olamıyorum. Klavyem gözyaşımın damlaları ile doldu. Yahu adam, koca usta, vefalı usta vefasız çıraklarından dert yanıp, kederlenip ağlıyormuş. Ben ne yaptım da bu çıraklarım hasta yatağımdayken beni bir gün arayıp sormadı, ziyaretime gelmedi, unuttular beni diye. Peki hakkınız var mı o adamı üzüp kırmaya, ağlatmaya... Bu kadar zor mu be kardeşim elinize iki poşet meyve alıp gidip sohbet etmek, hayır duasını almak, gönlünü hoş tutmak.
Kocaeli'den Adapazarı'na, Hendek'ten Düzce'ye kadar bu bölgede birçok 'Pehlivan' yetiştirmiş ve birçok Pehlivana da ustalık yapmış bir usta bunu haketmiyor, 'Gaddar Süleyman lakaplı Süleyman Atabek' bunu haketmiyor.
Er meydanlarında sıkça görüyoruz o Pehlivan şununla konuşmuyor, falanca Pehlivan bununla konuşmuyor gibi. Kimisi de ustasıyla konuşmuyor, ondan icazet, helallik alıp gitmeyi beceremediği için. Bunlara gerek var mı? Varsa siz haklısınız, ben ise haksız.
Daha fazla devam edemeyeceğim. Konunun anlaşıldığını umuyor, Hz. Mevlana'nın güzel bir sözüyle yazımı noktalıyorum.
Allaha emanet olun, kalın sağlıcakla.
'Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; Tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefası olmayanın Hakk'a vefası olmaz..!'