Coronaya muhatap olduğumuz günlerden bu yana hayatımızda çok şeyler değişti. Maske, Sosyal mesafe, hijyen gibi hususlar sosyal hayatımızda ön plana çıkarken bir çok eski alışkanlıklarda uzunca bir süre rafa kalkmışa benziyor. Öyle ki namazlarda imamın safları sıklaştıralım tebliği, yerini 1.5 metre mesafede saf tutalım ey aziz cemaat sözlerine bıraktı. Neticede hayatımızda yeni mefhum ve kurallar bundan sonraki yaşamımızın oluşmasında altın eksen olmuştur. Buna da alışacağız,..

Coronalı günlerin elbette bazı güzellikleri de hayatımızda yer almıştır. İlk başta yadırgaya bilirsiniz belki ama zorunlu olarak evde kalmakta güzelliklerinden birisiydi bence. Tefekkür ve epeydir ihmal ettiğimiz kitap sahifelerini karıştırmak gerçekten unutulmaya yüz tutmuş alışkanlıklarımızdandı. Bolca fırsatımız oldu. Baskı tarihi 20 yılı aşkın bir süre olsa da Amin Maalof'un tüm seri kitaplarını tekrar okuma imkanını buldum. Özellikle Semerkand adlı kitabını ısrarla okumanızı tavsiye edebilirim. Aynı köylü olan Ömer Hayyam, Nizamül Mülk ve Hasan El Sabbah'ın anlatıldığı bu kitap sanki yüzyıllar öncesinin yaşanmışlıklarıyla, günümüzde yaşanılanların nasıl özdeşleştiğinin birer göstergesiydi.

Hayatı ıskalamanın, yarını yaşamak için düne takılı kalıp bugünü yaşayamamanın verdiği sıkıntı ve telaşelerin insan hayatında nasıl bir sendroma yol açtığını uzun uzun anlatmaya gerek yoktur heralde. Nefes alıp verirken bir virüsün hayatımızda nelere mal olduğunu hatta hayatımızı sonlandıracağı da düşünülürse insan ömrü o kadarda uzun değil. Bir bakıyorsun; bir varmış, birde yoksun. Artık coronalı günlerde cenaze namazında kalabalık değil hep sosyal mesafe….

Kıymetini idrak edemediğimiz corona öncesi günlerde hayatımızın giderek yalnızlaştığını anlayamamışız maalesef. Çocuklarımızı kreşlere, anne ve babalarımızı huzur evlerine göndererek adete üzerlerimizden silkip attığımız dün ve yarınlarımızın bizlerin yalnızlaşmasını hızlandırdığını hiç farkına varmamışız. Sosyal medya mecralarında yaptığımız paylaşımların toplumsal vazifelerimizi veya sosyalleşmemizin bir gereği olduğunu hayatımıza işlemeye başlamıştık. Bir araya geldiğimizde bile herkesin ellerindeki akıllı telefonların biran bile düşmediğine kaç kereler şahit olmuşuzdur.

Öyle ki aşklar bile sosyal medya üzerinden yaşanır hale gelmişti. Gerçi sosyal medyadan virüs bulaşmıyordu, lakin tanışma sonrası durum hiçte öyle değildi. Maske ve hijyen şartlarına uyum gösteren çiftler bir araya geldiklerinde bu sosyal mesafeyi nasıl koruyacaklar. Öyle ya aralarında enaz 1.5 metre mesafe olmalı. Maskeli bir şekilde konuşmak ilişkinin büyüsünün kaybolmasına yol açacağından, etkili ve romantik bir şekilde sevgi sözcükleri kullanılmayacaktır. Eskiden bayramlarda veya bir araya geldiklerinde ev sahibi tarafından ikram edilen kolonyaları ellerini göğüslerine kapatarak, abdestimiz bozulur diyerek ret eden sofular bile corona günlerinde şişe şişe kolonya depoladıklarına adeta kolonya ile yıkandıklarına şahit olmuştuk gerçi ama aşıklarda elbette hijyen nedeniyle sprey kolonya ile bu sorunun üstesinden gelebilirler. Aşıklar el ele tutuşamayacak, öpüşüp koklaşamayacak, duygusal yaklaşımlarda bulunamayıp sevgi sözcüklerinden mahrum kalacaklar ve maskeli beşler gibi gezecekler, tabii sokağa çıkma yasağı olmazsa. Yine iş sosyal medyaya kalacak.

Böyle aşk mı olur. Rahmetli Özal'ın tabiriyle buna da alışırlar. Velhasılı corona günlerinde aşk bile zor…