Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Türkiye'de iktidar olabilmenin de şartları değişti. 50 + 1 de denilen bu sistemde halkın tercihine mazhar olmak artık o kadarda kolay değil. TBMM de grup kurmuşsun ya da kurmamışsın öncelikli olmayan bu yeni sistemde İktidar olabilmenin yolu, liderlerin seçmen önceliklerini ve beklentilerini iyi analiz edebilme, seçmenle iyi iletişim kurabilme kısaca seçmenin gönlüne girebilme becerilerine bağlı. 50 milyonun üstünde bir seçmen kitlesinin olduğu ülkemizde fanatik diye adlandırabileceğimiz seçmen sayısı anca % 30 seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Onun içindir ki anketlere başvurulmakta, seçmen tercih ve beklentileri araştırılmaktadır..

Haftada bir gün salıdan salıya grup konuşmalarında esip gürleyerek yeni sistemde halkın teveccühüne mazhar olabilmek, iktidara namzet olmak hiçte mümkün değildir. Görünen tablo şudur ki 18 yıllık yıpranmışlığa rağmen reform açıklayan, uğraşan, didinen bir iktidar ve sadece eleştiren çare sunamayan bir muhalefet bugünkü siyasi fotoğrafın görüntüsüdür. Anlamakta zorluk çektiğim ittifaklı ittifaksız bir çok muhalefet partisi tabiri caiz ise yan gelip yatmaktadır. Bazıları arada bir sahaya indik havasıyla memleket turlarına çıkmakta ve kebap yiyip tekrar köşelerine çekilmekteler.

Siyasette çok kullanılan bir tabir vardır. Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur diye. Seçimlerin artık aşikar bir şekilde dillendirildiği bu ortamda hala havanda su döverek vakit geçiren sözüm ona siyasetçiler bilmelidir ki Sayın Cumhurbaşkanının siyaseti belirleyiciliği noktasında çok ders almaları gerekmektedir. Böyle giderse daha çok seçimler onlar için hezimetle sonuçlanacak gibi. Sokaktan gelmenin, vatandaşın vicdanına seslenmekte usta olan bir siyasi deha karşısında daha çok ezilecekler.

Dünyanın ve ülkemizin corona virüs belasıyla uğraştığı bunun yanında ekonomide, savunmada, eğitimde, dış politikada adeta kronikleşen onca sorunların çözümü noktasında eleştiri ötesine gidemeyen, çözüm üretemeyen bir muhalefet acaba sandık vakti geldiğinde seçmene ne diyecek çok merek ediyorum. Recep Tayyip Erdoğan kötü, Bahçeli kötü, cumhur ittifakı kötü o kötü bu kötü eyvallah ama ya sen. Sen ne diyorsun, çözümün nedir, bunca derdi sen nasıl halledeceksin. İşte bütün mevzu bu, seçmen sana neden oy versin. Bu soruların cevabını kendin bilmedikten sonra sandık zamanı çıkan sonuçlara hayıflanıp üzülmeyeceksin. Bu milletin sağduyusu eğri ile doğruyu çok net bir şekilde ayırt eder bunu asla unutmamalı bizim aslan muhalefetimiz.