Kim haklı kim haksız, kim doğru kim yanlış. Yaşanan her olayın iki yönü vardır. Biri sana göre, diğeri muhatabına göre. Lakin doğru tektir. Kişi eni, sonu, yanlışı ile yüzleşir. Herkesin bir fikri olduğu gibi, bizimde bir fikrimiz var. Üstelik bizim fikrimiz kimseye bağımlı değil. Kimsenin etkisi ve yetkisi baskısı altında beyan edilmiş bir fikir değil. Bir tarafa vurursak diğer tarafa şirin görünürüz. Ya da şuraya vurursak musluğumuz kesilir. Buraya vursakta bir, vurmasakta bir gibi bir derdimiz yok. Bu sebep ile bizimde objektif olduğunu düşündüğümüz bir fikrimiz düşüncemiz var elbette. Fakat fikrimizi kimseye dikte etmek gibi kabul ettirmeye çalışmak gibi bir derdimizde yok bizim. Biz ne diyorsak tartışılmaz doğrudur iddasında da değiliz. Başta da dediğimiz gibi bizim de bir fikrimiz düşüncemiz var ve tartışılamaz kati filan değil. Herkes bizimle aynı fikirde olmak zorunda da değil.
Gelelim tartışmaların odağına ağa sahaya iner mi? Pehlivanın elini kaldırır mı? Ağa sahaya iner. Elbette pehlivanın elinide kaldırabilir. Bundan daha doğal bir şey olamaz.
Kimdir ağa, yağlı güreşlerimizin en önemli unsuru. Ata mirasımızın temel direğidir. Pehlivan hamisi, abisi, babasıdır. Misafir ağırlayan, yediren, içiren, doyuran, kültürümüzü geleneklerimizi koruyan, sahip çıkandır. Ağalık bir pehlivana birkaç pehlivana değil, her pehlivana sahip çıkmaktır, herşeyden önce...
İner tabii ki ağa sahaya.Nabız yükselir, tansiyon yükselir, pehlivan pehlivana diklenir, ortalık yatışmaz ağa ağabey olduğu için, hami olduğu için iner sahaya. Ortayı bulmak için, yatıştırmak için, barıştırmak için iner nadiren de olsa sahaya. E lde kaldırır ağa üstelik pehlivan eli. Lakin bu el galibi ilan eden ağa eli değil, derece yapan pehlivana ödül veren ağa eli olmalı. Herkes görevini yapmalı. İşin özü hakem hakemliğini, ağa ağalığını, pehlivan pehlivanlığını, cazgır cazgırlığını. Yoksa işler sarpa sarar, son günlerde olduğu gibi. Ne ciddiyeti kalır güreşlerin, ne de güvenirliği kalır müsabakaların. Hakem düdüğü çalmaktan çekinirse, çaldığı düdük kuleden geri döner ise, sahada ki hakemin galip ilan ettiği pehlivan 10-15 dakika sonra kuleden geri çağırılırsa işte ozaman hakemin çalmadığı düdüğü, kaldırmadığı kaldıramadığı eli, ağa kaldırır, cazgır kaldırır. Her güreşte bir karmaşa, bir kargaşa herkes kendi adaletini arar olur. Kendi kararını vermeye kalkar sahada. Malzeme olur; bilene, bilmeyene, yazana, çizene, söyleyene, söyletene
taraf olur. Herkes o haklı, bu haksız diye.
Netice olarak, herkes kendi işini yapmalı kanaatimce. Ağa yanlış gördü ise er meydanında; bunu sahada değil, masada çözmeli etkili yetkili merciler ile. Uyarı verilmeli, belki ceza verilmeli yanlışı hatayı yapana. Balık baştan kokmamalı. Elbette herkes yerini görevini bilmeli, görevini yapmalı.
Bakın bir hikaye hatırladım, tamda bu duruma yakın. Tabiri caiz mi? Bilmem anlatayım Takdir sizin...
Dört kişi namaz kılmak için mescide gider, rükû ve sücuda dururlar. Her biri huşu içinde namazını kılmakta iken müezzin gelir. Namaz kılanlardan biri gayriihtiyari, Müezzin ezanı okudun mu? Yoksa daha vakit gelmedi mi diye sorunca öbür arkadaşı söze karışır. Sus yahu bak konuştun namazın bozuldu der. Üçüncü kişi dayanamayıp ikinciye Onu ne kınıyorsun baba; kendi derdine bak, kendini kına diyerek uyarmak ister aklınca arkadaşını. Dördüncü halinden hoşnut arkadaşlarını kınar ve hamdolsun ben üçünüz gibi kuyuya düşmedim der ve dördünün de namazı bozulur.
Sonuç herkes karşısındakinin hatasına odaklanıp kendisinin hatasını görmez ise, ne farkı kalır hatayı yapan ile. Ciddiyeti olmalı artık bu işin. Kesin kati kuralları olmalı, tanımı olmalı. Herkes kendi alanına kafa yormalı. Kurumsallaşmalı artık, kimsenin tekelinde kalmamalı yağlı güreş. Görevini bilmeli, yetkisini etkisini bilmeli herkes. Kurs verilmeli, ders verilmeli bilir kişiler elinden. Liyakat sahibi olmalı her görev alan. Bitmeli artık benim adamım, senin adamın, benim pehlivanım, onun pehlivanı. Bizim olmalı biz olmalı artık yağlı güreş.
Gerçi her şeyin yoluna girmesi için, en kötününde olması gerekir bazen. Fırtına her şeyi bozmak için gelmez her zaman. Yolumuzu, yolunuzu temizler kimi zaman. Düzelecekse her şey, temizlenecekse
Ata sporumuz yağlı güreş, fırtına essin kasırga essin sağlam duran, doğru dala tutan, sağlam kökü olan kalsın. Kaybolsun; çürük olan, dayanıksız olan. Temizlensin başı boş yapraklar. Kandan beslenen keneler pireler. Her şey düzelecekse en kötüsü olsun. Baştan devrilir belki de sağlam heybetli görünen içi boş çınarlar.
Sözün kime, diyenedir. Üstüne aldın ise. Sende kimsin sen mi değiştireceksin bu düzeni diyene de var bir kaç sözümüz. Gücünüz yetmez diyenlere sıkıntı yok, inancımız yeter diyoruz. Aklınız yetmez diyenlere, mücadelemiz yeter diyoruz. Böyle her tarafa vurur durursanız; her doğru her yerde söylenmez mantığı ile nasihat verenlere, er meydanları bu meydanlar size kalmaz diyenlere, 'ALLAH BİZE YETER' diyoruz.
Kimse kimseye hiçbir variyet, hiçbir güç kimseye yetmez. ALLAH c.c. herkese, her şeye yeter diyoruz ve doğru bildiğimiz, doğru olduğuna inandığımız ne varsa ucu kime değerse değsin yazarız, söyleriz. Yetkimiz olmasa da etkimiz olur, tepkimiz olur, yanlışın karşısında safımız belli olur.
Saygılarımla...