Güreş camiasından biri ile şöyle bir diyalog geçmişti aramızda...

Beni bu kadar görme, bir bu kadar da yerin altında var demişti... Evet, dediği kadar varmış bunu ispatladı. Öyle bir oyun kurdu ki; kurduğu bu oyunun sonunda kaleyi sağlama aldıktan sonra yaptığı ilk iş bizden destek isteyen ve bizim de her türlü riski göze alıp yanlarında durduğumuz "Er" kişileri sanki doğruyu o yapmış, yanlışı biz yapmışız gibi yerin altındaki, üstündeki kütlesinin her türlü hünerini kullanarak bizi saf dışı bırakıp "Er" kişileri yanına çekti.

Demek ki; ben "Er" kişinin anlamı, manasını idrak edememişim... Öyle de olunca, "Gereğinden fazla değer, insanın başını eğer" sözüne muhatap olmuş olduk.

Rahmetli ustam, hem de öz amcam bana hep şöyle nasihat eder, "kulağına küpe olsun" derdi. "Kimseye gereğinden fazla değer verme. Yoksa gün gelir kendi değerini düşürürsün."  dedi. Çok haklıymış rahmetli amcam...

Demek ki; bazı şeyler yaşanarak tecrübe ediliyormuş, bizde öğrenmiş olduk. Yalnız şöyle bir gerçek var ortada. Benim bu camiadan hiçbir zaman maddi, menfi, idari bir beklentim ve kazancım olmadığından kaybettiğim ya da kaybedeceğim hiçbir şey yok. Yalnız bir husus istisna, paha biçilemeyecek değerli, hiçbir şeyle ölçülemeyecek güreş sever dostlar, arkadaşlar kazandığım doğrudur. Çünkü, onların da bizim gibi bu camiadan hiçbir çıkarı, menfaati yok. Kazançları yok, kaybettikleri çok. Yeme, içme, konaklama, yolculuk hep cepten... Dertleri ney? Ata sporu güreşimizi çok sevmek...

Sadete gelecek olursak, yazının başındaki yerin üstü ve altındaki kütlesi ile övünen değerli insana bir tavsiyede, bir hatırlatmada bulunmak isterim. İster yerin üstünde başın arşa, geri kalan kütlen de yerin yedi kat yerine insin, bir gün mutlaka hak baki olur ve kütlemiz ne olursa olsun kütlemizin tamamı yerin altında kalacak. İşte o zaman tüm rütbeler sökülüp ilk adımız "Er" kişi olacak. Tabi "Er"liğin gereğini yerine getirebildiysek, sözümüzün "Er"i olduysak ne alâ. İkinci adımız da ölen her canlının ortak ismi adımız "Cenaze" olacak. Bu kaçınılmaz bir gerçek, vakit o vakit olduğunda, kapalı kapılar ardında, kapalı kalpler ardında ne varsa her biri ayan olacak. Helâlin hesabı haramın azabı sorulacak. Kimsenin yerin üstündeki makamı, gücü, parası pulu, şanı şöhreti, rütbesi, boyu, posu, hele hele bir o kadar yerin altındaki kütle sorulmayacak...

Ben hatırlatayım; sen istersen yine nefsine yenik düş ve bana olan kinin, nefretin katmerlensin. Beni düşman beklerken, etrafındaki sırtlanları, bukalemunları, zangoçları dost edin bakalım. Nihayetinde kim gerçek dost, kim düşman vakti geldiğinde mutlak idrak edersin. İnşallah pişman olmazsın... Güç zehirlenmesi diye bir hastalık var, çok tehlikeli. İnsanı felakete sürükler. Elindeki güce dikkat et derim; dost acı söyler düşüncesiyle. Bilemem sen bizi dost mu görürsün, düşman mı...

Saygılarımla...

Yalçın Kaynak / Sadece Güreş Programı Yorumcusu