Sırtlanlar sarmış adamın birinin etrafını. Yemin ederim kendisini zerre sevmezler. Onların sevdiği tek şey adamın bulunduğu yerdeki güç bu güç sayesinde akarın başında olmak...

Ortadaki pastaya dört ayaklarını birden sokup, doymak bilmez pis iştahları ile, pis midelerini doldurmak. Hadi onlar fıtratlarının gereğini, sırtlanlıklarının hakkını veriyorlar, bunu da gizli yaptıklarını zannediyorlar. Halbuki; her türlü aç gözlülüklerini herkes görüyor, biliyor, duyuyor...

Onların sırtlan olduklarını bildikleri halde, sırf onların parçaladığı leşten bir parça da kendileri de faydalanabilmek için, leş kargalığına özenen bazıları da bu sırtlanları öve öve, met ede ede bitiremiyor.

Aslansın, kaplansın yapmayın! İnsanların gözleri önündesiniz. Kimse yemez bu numaraları. Biri öbürüne diyor ki; müthiş emek veriyor, fedakârlık ediyorsunuz. Sizi gıpta ile izliyoruz. Tabi yine yemin ederim; bu sözü söyleyen kendisi de kendi söylediğine inanmıyor. Dil söylüyor, kalp tastiklemiyor.

Dönelim karşıya; o da insanların gözüne baka baka yalan söylüyor. Evet diyor, biz bu işe gönül verdik hiçbir çıkarımız yok, tek düşüncemiz ne kadar faydalı olabiliriz. Bu da bunu söylerken dilinin söylediğine onun da kalbi tastiklemiyor. Yani dili ayrı, kalbi ayrı tabiri caizse orası ayrı burası ayrı oynuyor...

Hemşehrim; siz çıkarınızın olmadığı yerde yaralı parmağa idrarınızı yapmazsınız! Siz kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz. Sizi bilen biliyor, tanıyan tanıyor. Lâkin, adınız üstünüz de sırtlan. Diymak bilmeyen pis midenizi doldurmak için, her türlü riski göze alırsınız. Korkmayın sizden olmayandan. Çünkü, size sizden olmayan zarar vermez. Siz korkun sizin gibi, sizden olan daha aç sırtlanlardan. Çünkü, çöreklendiğiniz leşin başından sizi yine onlar koparacak. Belki de, ortada yiyecek bir şey kalmadığında, bir birinizi yenecek leş olarak göreceksiniz.

Şimdi bu da ne diyenler olur belki; kimse merak etmesin, o sırtlanlar kendilerini çok iyi biliyor. İsim de veririm mert olsalar, delikanlı olsalar. Yemin ederim onlardan zerre korkum varsa namerdim. Lâkin onlar delikanlı değil, oyunu kuralına göre oynamaz. İnsanı kahpece arkadan vururlar. Onlara bu fırsatı vermem. Onlar beni biliyor, ben de onları biliyorum...

Karşılaştığımızda ben onların yüzlerine, gözlerinin içine bakıyorum. Onlar bastıkları toprağı unutup, burunları kaf dağında gezerken yüz yüze geldiğimizde bana değil, ayakkabılarına bakıyorlar. Her şeyin bir vakti var. Onlar aç gözlü olduklarından mutlaka açık verirler. Ben de onları bir bir ifşa ederim.

Yeni yıl, yeni başlangıç. Ömrümüz varsa her şey yeni başlıyor demektir. Sabırla bekleyin!

Saygılarımla...

Yalçın Kaynak / Sadece Güreş Programı Yorumcusu