Düşündük, takip ettik, kulak verdik. Sorduk, soruşturduk kim bu Mustafa Çelik?

Bilgi, birikim, tecrübe, otorite. Yağlı güreş tabiri ile her türlü meziyeti olan iyi bir usta dediler. Ne meziyetleri var mesela, sayalım dediler. Küçücük bir ilçede yıllarca kendi imkanları ile güreşlere gezdi. Sayısız çırak yetiştirdi. Yetiştirdiği çıraklar bir ilçeyi aşıp, ilini temsil eden tüm Türkiye'de memleketinin ismini er meydanlarında kürsülerde, bilhassa Tarihi Edirne Kırkpınar'da anos ettirdiler, ettiriyorlar...

Bir Ata sözünü gördük, Mustafa Çelik de...

Şöyle diyor Ata sözü...

Bir zanaatkarın, ben ustayım diyebilmesi için kendisini geçebilecek çıraklar yetiştirebilmesi gerekir. İsterseniz yazının buradan sonrasını usta olarak devam edelim. Çünkü usta, küçük orta büyük boyda güreşirken çırakları Başpehlivanlığa bir basamak altta Başaltı boyunda en iddialı boydalar. Velhasıl demem oki Mustafa pehlivan usta ünvanını çoktan hak etmiş. Hatta koca usta durumuna gelmiştir. Peki bu kadar methiyeler dizdiğiniz koca usta bu kadar maharetli idi de neden Başpehlivanlığa çıkamadı diyenleri duyar gibiyim. Geldik işin en duygusal yerine. Usta bu ünvanı alana kadar güreş camiasında tabiri caizse feleğin çemberinden öyle bir geçmiş ki; yokluk, imkansızlıklar içinde yılmamış, rakipler bal börek yiyip kulüplerinin her türlü imkanlarından faydalanırken o kendi deyimi ile kuru fasulye ve pilav yiyerek son model salonlar yerine dağda, bayırda, köyde kendi imkanları ile çalışmış çıkmış rakiplerinin karşısına. Bu imkanlar ile Başpehlivanlığa ulaşılamayacağını kendisi çok iyi biliyor. Elbette yenmiş, yenilmiş Başpehlivan olamamış usta...

Lakin geçmişte güreş tuttuğu bir çok pehlivan şimdilerde iddialı Başpehlivanlar arasına girmiş. Usta vazgeçmemekle ne kazanmış bu işten; yendiği yenildiği tüm pehlivanlardan oyunlar kapmış, taktikler kapmış, dayanıklılık kararlılık kapmış. Bu sayede her pehlivanın iyi yaptığı bir oyunu varken, ustanın her pehlivana yapılabilecek oyunları, taktikleri birikmiş belleğinde. Ve usta karar vermiş, besbelli ben Başpehlivan olamadım ama Başpehlivan yetiştireceğim şehrime demiş.

Helal olsun koca usta. Yılmadın, vazgeçmedin, ben olmadım banane başkasından demedin. Azmettin, hırs ettin tüm olumsuzluklara göğüs gerdin ve sonunda azminle zaferini gördün.

Duyurdu sesini er meydanlarında cazgırlar manilerle; Sakarya Karapürçekli Mustafa Çelik'in çırakları diye. Tarihi Edirne Kırkpınar'dan yükselen bir ses duyuldu, Sakarya'da bile hissedildi. Ve gitti bir yiğidin kulağına bu ses. Tarihini, ecdadını, Ata sporunu çok seven, asla yetim bırakmayacak olan bir yiğit. Soy adı gibi, dağlar kadar yüce. Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanım Sayın Ekrem Yüce. Kim dedi bu yiğitler. Neredeler ne haldeler. Toplayın bu yiğitlerimizi bizim için güreşsinler. Bizleri, şehirlerini yüceltsinler. Ve kuruldu sonunda Sakarya Büyükşehir Belediyesi Yağlı Güreş Takımı. Gelsin artık güzel ve aydınlık günler.

Tıpkı Şairimiz Necip Fazıl Kısakürek'in dediği gibi...

'Yol onun varlık onun gerisi hep angarya, yüzüstü çok süründün 16 ilçenin tüm pehlivanları ile bir çatı altında Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem Yüce öncülüğünde nasipse, Sakarya Park Yağlı Güreşleri ile ayağa kalk Sakarya.'

Saygılarımla...