Pata da nedir ki, kaldı mı pata çekenler şimdi. Eskiler bilir, pata nedir ne için çekilir. Bilmeyenler için tarif edeyim. Pata nedir kim çeker, ne için çeker.

Pata emektir, emeğin karşılığıdır. Alınteridir, hakkın hak edişin karşılığıdır. Kazanmanın karşılığı, hatta bazen hakkını verip, kaybetmenin karşılığı kazanmaktır pata...

Nasıl iş bu; hem kazanan hem kaybeden kazanıyor. Kafanız karıştı değil mi? Açıklayalım o zaman dilimizin döndüğünce.

Pata, eski zamanlarda eski deyince yüz yıllar öncesi değil, 30 belki 40 yıl öncesine kadar yolluğu olmayan alt boy pehlivanlarının sahada kıyasıya sonuna kadar hakkını vererek, seyirciyi hop oturup hop kaldırarak, güreş tutan yiğitlerin güreş sonu seyircinin alkışlarla seslenerek tribüne çağırıp ödüllendirmesi idi.

Pehlivan elini dizine vurup seyircinin eline uzatır, aslında elini eline değil elini gönlüne uzatır, bahşişini alırdı pehlivan.

Er meydanında erliğini yapar, seyirci de pehlivanı ödüllendirirdi. Rakamlar, reklamlar ve pazarlıklar konuşmazdı, kapalı kapılar ardında.

Pazarlık olmazdı; yüzbin benim, ellibin onun, otuzbin bunun, onbin şunun, kalana da üçbeş bin versen olur diye. Gönüller konuşurdu, gönülden kopandı yiğidin hakkı. Üstelik sadece yenen almazdı bu hakkı. İyi güreştiyse, hakkını verdiyse yenilen pehlivan da alırdı, çekilen patadan payını. Yok oldu nedense pata, parsa, eskiye ailt ne varsa...

Yolluk oldu adı. Seyirciye değil, seyrettirene kaldı verilecek limit. Verse de bir, vermesede...

Olmaz olaydı; kimi alır kimi bakar, alan aldığına alamayan alamadığına yanar. Çözüm bulunmazsa bu ateş alt boyları bundan böyle hep yakar. Altta yanan ateşi kimse görmez, görmek istemez. Gün olur yakar, altta usul usul yanan ateş yukarıdakileri de. Altı sağlam olmayanın üstü sakattadır. Her zaman
temeli, direği sağlam olmayan bina üstü han, hamam saray olsa yıkılmaya mahkumdur. Ne yazar
çökerse bu bina; altı üste üstü alta gelir mi? Bir gün gelse keşke, ama gelmez...

Hep birlikte enkaz olur, harabe olur, yok olur gider bence. Kulak verin yukarıdakiler aşağıya. İyice
yukarıda sağlam durabilmek için alttakileri sağlam tutun, iri tutun, diri tutun, bir tutun. Rabbena, hep bana olmayın.

Hakkı bilin, adil olun, paylaşmayı bilin. Yukarıda durmanın 'Baş' olmanın hakkını veremez iseniz, 'Baş' olmanız sadece bir sözden ibaret kalır, hiçbir önem arzetmez.

Ayaklarınıza sahip çıkın. Size ayak olanlara sahip çıkın ki; sizde sağlamda durun. Hiç bir bahanenin ardına sığınmadan. Ama, lakin, velakin, demeden. Çıkarcının, menfaatçinin, egoistin, bencilin. Velhasıl kötünün yanında değil, karşısında durun. Kötü kötüdür. Azı, birazı, falanı, filanlı, yoktur. Kişi ya iyidir yada kötü. Yok edin içinizden kötülüğü ve kötü niyetliyi de tabi. Yoksa virane bir bina gibi temelleri çürümüş, altı oyulmuş bir bina gibi hep birlikte yok olur gidersiniz.

Ortada ne ağa kalır, ne paşa. Ne başkan kalır, ne pehlivan. Ne cazgır, ne hakem, ne davul zurna, ne yağcı ne de seyirci. Bin yıllık bir tarih kaybolur gider. Gitti de zaten, neredeyse üçte biri. Bire sahip çıkalım hiç olmazsa. Bir olalım, birlik olalım...

Paraya, pula, makama, güce, kuvvete, şana, şöhrete değil, bir olan Allah'a kul olalım. O zaman adı yine olur belki; Ata sporu, Peygamber sporu.

Saygılarımla...