Cumhuriyet tarihimizin en büyük “terör komplosu”, Başkentimizde sahnelendi. Önceki gün gerçekleştirilen terör saldırısında 100’e yakın yurttaşımızı kaybettik. 200’e yakın yurttaşımızda yaralandı.
Arkasında kimlerin olduğunu, kimlerin bu uluslar arası güçlere taşeronluk yaptığını henüz isimlendiremiyoruz ama “hissediyoruz.”
Saldırıdan beş dakika sonra ortaya çıkan “PKK’nın suç ortağı”, Yasin Börü başta olmak üzere şehit edilen asker ve polislerimizin kanları ellerine bulaşan Selahattin Demirtaş; henüz polis delillere el sürmeden, yaralılar ve cenazeler meydandan kaldırılmadan saldırıdan hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sorumlu tuttu.
Demirtaş’a DİSK ve PKK’nın silah yoldaşı olan DHKP-C ve MLKP gibi terör örgütleri de eşlik ettiler…
Demirtaş, DİSK, PKK, MLKP ve DHKP-C’ye sosyal medya ve basın üzerinden Hasan Cemaller, Can Dündarlar, Bekir Coşkunlar, Doğan Medyası kalemşorları ve Cemaat trilloru de destek verdiler.
Daha önce de bu tür saldırılara ve saldırı sonrası “hedef saptırmalara” tanıklık ettik.
Örneğin “Hatay Reyhanlı’da 77 vatandaşımızın hayatını kaybettiği saldırının” arkasında Suriye İstihbaratı`nın ``Ebu Firas`` kod adlı elemanı “Anas Asalieh” çıkmıştı. Paralel savcı ve polislerin de MİT’in uyarılarına rağmen saldırıyı önlemek için harekete geçmedikleri flaş olmuştu.
Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan seçim ayarlı bombanın failleri de Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorlar.
Diyarbakır ve Suruç saldırılarının arkasında “PKK ve IŞİD” ortaklığı çıkmıştı.
Yine daha önceki yıllarda SHP’nin iktidar olduğu dönem de meydana gelen “Sivas katliamının” derin devletin işi olduğu belgeleriyle ortaya konmuştu.
“Kanlı 1 Mayıs 1977” olayında da polis ve MİT suçlanırken saldırıyı gerçekleştirenlerin “Maoist solcular olduğu” yıllar sonra anlaşıldı.
“Uğur Mumcu ve Bahriye Üçok’un” katilleri diye İslamcılar suçlanırken; Kemalistler, İslamcılar İran’a diye tempo tutarak yürürken bu cinayetlerde “PKK işi çıkmıştı.”
Bu saldırı da terör örgütü PKK`yı kullanan ama onu da aşan boyutta bir "istikrarsızlaştırma" projesi….
İran, Rusya ve ABD yakın coğrafyamıza yerleşip, operasyonlar yaparken bu güçler Türkiye’yi içe kapatarak önümüzü kesmek istiyorlar.
Önceki gün ki saldırının “patronları” da bu küresel güçler, ülkeler.
Bu küresel güçlerin “taşeronluğunu” yapanlar ise PKK, IŞİD, DKKP-C ve MLKP gibi terör örgütleri…
Bu yapıların gönüllü destekçileri ise “HPG Lideri Karayılan’ın”, Özgür Gündem gazetesine verdiği röportajda ``Ha yarın onlar (Türkiye devleti) şehirlerde daha fazla katliama yönelirlerse o zaman Ölümsüzler Taburu da metropollerde harekete geçer." Diyerek Türkiye’yi tehdit ederken susan HDP Lideri Selahattin Demirtaş, sırtını YPG/PKK’ya dayayan HDP Eş Başkan’ı Figen Yüksekdağ, Hasan Cemal, Mehmet ve Ahmet Altan kardeşler, Cumhuriyet Gazetesi’nin ağlak yüzlü Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Paralel Yapı, Doğan Medyası ve CHP’dir.
HDP’LİLER VE DEMİRTAŞ SALDIRIYI ÖNCEDEN BİLİYORDU
Öte yandan Suruç katliamında olduğu gibi önceki gün gerçekleşen Ankara’da ki saldırıyı da HDP Lideri Selahattin Demirtaş ve HDP’liler “önceden” bildiği yargısı kamuoyunda güçlendi.
Suruç’ta ortada olmayan HDP’li milletvekilleri ve yetkilileri önceki gün ki mitingde de yoktular.
Seçim üzeri böyle bir mitingde, tek bir HDP milletvekilinin olmaması “enteresan” değil mi?
Örneğin saldırıdan bir saat sonra alana gelen HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in mitinge katılmaması “anormal” değil mi?
Yine saldırı olmadan 9 saat öncesi HDP Eş Başkan’ı Selahattin Demirtaş’ın sosyal medya danışmanının “Bomba Ankara’da” patlayacak demesi ne anlama gelmektedir ?
ÜLKENİN YÖNÜNÜ BOMBALAR DEĞİL SEÇMEN BELİRLEYECEK
“1 Kasım seçimlerinin” ne anlama geldiğini önceki gün ki terör saldırı sonrası hepimiz daha iyi anlamaya başladık...
Türkiye`yi faili meçhul cinayetlere, karanlık günlere, 1980 öncesinin kardeş kavgalarına götürmek isteyenlere; çözüm sürecinin sabotajcılarına; Türkiye’yi içe kapatarak istikrarsızlaştırmak ve kaosa sürüklemek için kafa kafaya veren PKK, DHKP-C, MLKP, IŞİD gibi eli kanlı terör örgütlerine ve bu örgütlerin gönüllü desteğini üstlendikleri görülen HDP, CHP, Paralel Yapı ve Doğan Medyası’na en güzel cevabı halk sandıkta verecek.
Türkiye’nin yönünü ve geleceğini bombalar değil, seçmenlerin verdiği oylar belirleyecek.