Coğrafyamızın dört bir yanında yaşanan büyük acılar nedeniyle milyonlarca insan ülkesinden göç etmek zorunda kaldı, kalıyor.
Irak’tan, Afganistan’dan, Suriye’den savaş nedeniyle gelen göçlerin yanında baskıcı politikaları nedeniyle İran’ı da terk eden insanlar bulunmakta.
Petrol zengini devletlerin neredeyse tamamı bu insanı drama karşı kayıtsız kalmakta.
Yaşam mücadelesi veren göçmenlere kapısını açan, `gelin biz size bakarız` diyen bir petrol ülkesi olduğunu görmedik.
Bunun karşısında Avrupa ülkelerinin göçmenler konusundaki tavrı ise tam anlamıyla rezalet.
Yaşam mücadelesi veren insanları kendi ülkesine kabul etmek için dinlerini değiştirme zorunluluğu getiren Avrupa ülkeleri olduğunu utanarak gördük.
Macaristan sınırında ülkesine girmek isteyen mülteciye çelme takarak onu engellemeye çalışan kameramanı da maalesef Avrupa’da gördük.
Biz sadece 140 mülteci kabul ederiz diyen…
Mülteciye kota koyan…
Sınırda yağmur altında bekleten…
Mültecilere hayvan muamelesi yapıp, onları kafeslerde tutup, yukardan ekmek atanlar…
Bu tarz gayrı medeni muamelelerin tamamına çok “gelişmiş” Avrupa’da rastladık!
Teknoloji Batı’da, güç Batı’da, para Batı’da, Avrupa Birliği, NATO, Birleşmiş Milletler, bankalar, sermaye sahipleri bunların hepsi Batı’nın en “güçlü” enstrümanları.
Ancak hepimiz görüyoruz ki Batı’da olmayan bir şey var; işte o da “insanlık” İşte o insanlık bizde var. İslam toplumunda, Müslümanlarda var.
Anasından, babasından, çocuklarından, kardeşlerinden, ailesinden, vatanından kopup gelen insanların rengine, ırkına, mezhebine bakmadan yardım eden bu aziz milletin evlatlarında var.
Sakarya’da bugün hangi camiye giderseniz gidin Arap kardeşiyle aynı safta namaz kılan kardeşlerimize rastlarsınız.
Sakarya, Sakaryalılar her fırsatta bize medenilik hikâyeleri anlatan Batı’ya en büyük cevabı vermiştir.
Londra’nın, Paris’in yapamadığını Sakaryalı kardeşlerimiz yapmıştır.
Sakaryalılar mülteci kardeşlerimize evinin kapılarını, sofralarını, gönüllerini açmıştır.
Kafeslerin içerisinde tutulup ekmek atılan Müslüman kardeşlerine tek bir kötü söz dahi etmemiştir.
Sakaryalılar Suriyeli mültecileri incitmemiştir, kırmamıştır, onları kendi ailelerinin bir parçası olarak görmüştür.
Yeri gelmiş, kiraladıkları evlerden kira almamıştır.
Evindeki ekmeği, pişirdiği yemeği, sofrasındaki peyniri, domatesi, pirinci, Arap komşusuyla paylaşan…
Giydiği kıyafeti üzerinden çıkartıp Suriyeli mülteciye veren…
Her ay maaşının bir kısmını Iraklı kardeşine takdim eden…
Kendi bebeğinin biberonunu, zıbınını, mamasını Suriyeli komşusunun bebeğiyle paylaşan…
Her yatağa yattığında eşine alt kattaki mültecileri hatırlatan Sakaryalı kadınlar tarih sizi altın harflerle yazacak.
Bayram arefesinde mahallesindeki Suriyeli çocuklara bayramlık alan ağabeylerimiz siz ümmetin şerefisiniz.
Suriyeli gençlerle dostluk kuran mahallelerimizin bıçkın gençleri siz dostluğun ne olduğunu tüm dünyaya gösterdiniz.
Gecesini gündüzüne katan, kalbi Sakarya’daki mülteciler için atan, her an onlar için ne yapabilirim çabasıyla projeler üreten başta SAKVA olmak üzere tüm vakıflarımız, siz Hz Peygamberin ümmeti olmanın sorumluluğunu en güzel şekliyle gösterdiniz.
Evlerine ekmek götürsün diye mültecilere sahip çıkıp, iş yerlerinde onlara işveren, her zaman bu kardeşlerimize destek olan esnaf ağabeylerimiz, Allah sizden bin kere razı olsun.
Evlerinde çamaşır makinesi olmadığı için mültecilerin çamaşırlarını kendi makinelerinde yıkayan Sakaryalı ablalarımız, Hz. Hatice’nin, Aişe’nin, Zeyneb’in, Fatıma’nın evlatları olduğunuzu gösterdiniz.
Sakaryalılar, ümmetin şerefli insanları, Rabbim iki cihanda bu yapmış olduğunuz iyilikleri mükâfatlandırsın.
Sakarya, belki Berlin kadar gelişmiş bir şehir değil…
Brüksel, Amsterdam, Madrid, Kopenhag, Dublin, Londra, Paris kadar zengin bir şehir hiç değil.
Ama hepimiz göreceğiz tarihi, aç insanları kafeslere toplayıp, yukarıdan ekmek atan bu Batı şehirleri yazamayacak.
Biz yazacağız. Geleceği biz inşa edeceğiz. Sakaryalılar, Trabzonlular, Urfalılar, Manisalılar, İstanbullular yazacak.
Tarih bu arsız, utanmazları kafesle anacak. Tarih bizi ise hayırla yâd edecek.
Hani diyor ya, Yeni Türkiye’nin mimarı Recep Tayyip Erdoğan, “Kendimize güvenelim. Ülkemize, insanımıza güvenelim” işte aynen öyle.
Biz kendimize, ülkemize güvenirsek yapamayacağımız bir şey yok.
Petrol krallarına da, Batılı faşistlere de insanlığın ne olduğunu biz göstereceğiz.
Yeter ki buna inanalım ve bu anlayıştan hiçbir zaman uzaklaşmayalım.
Allah Sakaryalı kardeşlerimizden bin kere razı olsun.