‘Günlük Bağımsız Siyasi Gazete’ sloganıyla haftanın her günü okuyucularıyla buluşan gazetedir Bizim Sakarya Gazetesi… ‘Halkın Sesi’ iddiasındadır, bizim Sakarya’mızı en iyi, en doğru, en olması gerektiği biçimde Bizim Sakarya bize gösterir! Birleştirici ve kucaklayıcı bir misyonun taşıyıcısı olduğu iddiasında olan bir gazete! Şimdilerde tüm şehrin kucaklayıcısı bu gazetede yeni bir ayar çalışması mı başlatıldı soruları aklımızı kurcalamaya başladı.

Konu şu; Malum gazete 24 Haziran Salı günü manşetten okuyucularına şu haberle seslenmiş. “Mahalle Baskısı.” Biliyorum size de tanıdık geldi bu ifade. Biraz hafızalarımızı ‘refresh’lemekte yarar var o halde.

28 Şubat dönemindeki linç kampanyalarına büyük destek veren Hürriyet Gazetesi’nin çok sevdiği, siparişçi kalemlerinin pekte severek kullandığı bir ifadedir Mahalle Baskısı. O dönemleri tek kelimeyle özetleyen manidar tanımlamalardır bunlar. Neyse biz konumuza dönelim. Mahalle Baskısı başlığı ile sipariş edilen haberin devamında, ‘Bu olay Karasu Plajı’nda yaşandı’ deniyor.

İsmailağa Camii Cemaatine mensup, sakallı, şalvarlı bazı kişiler kadınlara ‘kapanın’ mesajı bulunan broşürler dağıttığı söyleniyor haberin devamında. Bu haberle birlikte yoksa malum gazete, ‘Eyvah irtica hortluyor’ sürecini mi başlatıyor yeniden? Buna mı dikkat çekilmek isteniyor? Eski Türkiye’ye dair tüm gereksiz ağırlıklarından kurtulan, demokratik siyasal kültürün çok daha farklı bir merhaleye evirildiği yeni Türkiye sürecinde, bu da şimdi nerden çıktı dedirten bir haber.

Milletten korkan, milletle birlikte olmaktan kendini sakınan, yasakçı, tepeden inmeci bir zihniyetin basit, bir o kadar da gereksiz yansıması haline mi geldiniz yoksa? Eğer böyleyse işte bu gerçekten hiç yakışma(z)dı Bizim Sakarya.

Şimdi yeniden geri dönelim 28 Şubat Postmodern Darbe sürecine. İlk hatırladığımız, hatırladıkça dikkat çektiğimiz ana başlıklarımız fişlemeler ve beraberinde gelen mağduriyetlerdi. Toplumda derin psikolojik yaralar açılmıştı. Demokrasi, özgürlük ve hukuk rafa kaldırılmıştı. Dini inanç ve zihniyet dünyaları nedeniyle toplumsal ihraç kampanyalarının malzemesi haline getirilenlerin, aileleri ile birlikte yaşadıkları çileli yıllar hepimizin malumudur.
Ama üzerinden geçen onca yılın ardından tüm kesimlerin üzerinde fikir birliği ettiği bir gerçek var: Artık Türkiye eski Türkiye değil.
Bu yüzden o haberde kullanılan ‘tedirginlik yaratan cemaat mensupları…’ gibi ifadelerin devamında özetle ifade edilebilir ki, çürümeye yüz tutmuş bu çarpık zihniyet yapısının hortluyor olabilme ihtimalidir tedirginlik yaratan…
Dünyanın en çağdaş devlet düzenlerine sahip, demokratik kurumsallaşmalarını tamamlamış kısacası özgürlükler ülkelerinde durum nasıldır dersiniz?
Bu ülkelerde kimi Anglikan, kimi Protestan, kimi Ortodoks birçok Hıristiyan cemaatin toplumun her kademesindeki tebliğ çalışmalarına rastlayabilirsiniz.
Bu insanlar da inançlarının gereği olarak dinlerini tebliğ ederler, sokakta, kafede, parklarda kısacası her yerde rastlanabilir böyle insanlara. Kimseye zararı olmaz bu insanların. Bu ülkelerde tebliğ çalışmaları özgürlük ve demokrasilerle çatışmaz. Aksine tüm bunlar demokratik siyasal kültürün en güzel yansımalarıdır.
Çoğulculuk mekanizmasının ileri seviyelere ulaşabilirliliğinin en güzel ifadesidir.
Zorlama yoktur, inanmışlıkların bir gereğidir tüm yapılanlar.
O yüzden korkmayın bu insanlardan artık. 28 Şubat’ın ‘halka rağmencilerine’ karşı ‘din için’, ‘dini için’dir tüm çabaları çünkü.
Kimsenin kimseyi zorla bir kalıba sokması mümkün olamaz ve olamayacaktır da. Bizim inandığımız gibi sizde inanabilirsiniz; ‘Artık eski Türkiye yok.’
Yeni Türkiye’de diyaloga saygılı, inanç ve düşünce hürriyetlerine bağlı, anayasa ve özgürlüklere duyarlı insanlar var. Birbirimizden korkmayalım.
O yüzden diyorum ki attığımız manşetlerden, yazdığımız köşelerden korku senaryoları üretmeye hiç gerek yok. O devirler çok geride kaldı.