Bugün size ilginç bir papatya falının hikâyesini anlatacağım…

Tarih 30 Haziran 2016.

Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, Adapazarı Evrenköy Mahallesine, Mardin Derik’te şehit düşen Uzman Çavuş Samet Şare’nin evine başsağlığına gider.

Acılı aileye başsağlığı dileyip, şehit evinden çıktığında Vali Coş ve orada bulunan bürokratların önünü bir bayan keser.

Bayan kendisinin de bir şehit eşi olduğunu söyler. Yanındaki iki çocuğunu da şehit çocukları olarak şehir protokolüyle tanıştırır.

10 yıl önce şehit düşen eşini unutamadığını, çocuklarınsa her daim babalarının yokluğunu çektiklerini belirtip, teröre lanet okur aynı bayan.

Vali Coş da acılı kadını teselli etmek adına: “Sizin eşiniz onurlu bir şekilde emaneti teslim etmiş. Sizin eşiniz bizim inancımıza göre peygamberlerden sonra en büyük rütbeye erişmiş. Onun şerefi, onun onuru sizlere ve bu çocuklarımıza da her zaman manevi olarak en büyük onurdur” der.

Daha sonra Valilik Özel Kalem ekibine şehit eşi olan bu kadının adını Bayramda şehit ailelerine yapılacak ziyaretler kapsamına almaları talimatını verir.

Ramazan Bayramı yaklaşıyordur ve Bayramda hem acılı annenin hem 2 yetimin biraz olsun yüzleri gülsün istenir.

Yanlarında olmak için şehit eşi olduğunu söyleyen bu acılı kadının adı da bayram listesine alınır.

Yetkililer Vali Coş ayrıldıktan sonra kadına yaklaşır. Kimlik, ev adresi vesaire bilgileri alacakken kadının çelişkili ifadelerini satır aralarında yakalarlar. Alt metinde şaşırtıcı detaylara rastlarlar.

Bunun üzerine derhal Evrenköy Muhtarına gidilir, muhtar “Böyle bir kişi bu mahallede yaşamıyor” açıklamasını Valilik yetkililerine iletir.

Şüphe akla çok çabuk karışır, bu kez kadının şehit evinden ayrıldığı taksinin şoförü bulunur. Taksici; “Ama bu bayan kendisini Binbaşı Melisa olarak tanıttı” der. İş daha da karmaşıklaşır anlayacağınız.

Daha sonra derhal detaylı araştırmaya gidilir ve bayanın Sakarya`da bilinen, tanınan, kaydı olan şehit aileleri arasında olmayan bir kişi olduğu ortaya çıkar.

Araştırma Cumhuriyet Savcısına intikal eder ve savcılığın talimatları doğrultusunda zaman işlemeye başlar.

En sonunda Binbaşı Melisa’yla ilgili sonuç Nöbetçi Mahkeme tarafından şöyle paylaşılır:

1- Kadının adı Melisa değil R.D.’dir,

2- Daha önce (3) kere evlenip boşanmış, eski eşleri hala sağ ve hiç birinin Şehit olmadığı dolayısıyla Şehit Eşi de olmadığı ortaya çıkar,

3- Bazı şahıslara da kendisini "Binbaşı" olarak tanıttığı doğrulanır,

4- Daha önce hakkında (5) adet Dolandırıcılık, (2) adet İftira suçundan adli kovuşturma yapıldığı görülür.

Nöbetçi Cumhuriyet Savcısının talimatıyla bayan hakkında dolandırıcılığa teşebbüsten adli işlem başlatılır.

Anlattığım bu olayla ilgili adli süreç işlemeye devam ederken, konu ulusal basının da gündemine düşüverdi.

Mesela Cumhuriyet Gazetesi haberi, “Vali Coş tartıştı, Polis evini bastı” şeklinde okuyucusuyla paylaştı.

Valilikten alınan resmi açıklama ve başsavcılıktan edinilen bilgi yukarıdaki olay örgüsünü gösteriyorken Cumhuriyet’in yaptığı şey apaçık bir komplo girişimiydi.

Vali Coş’a yönelik bir komploya imza atıldı!

Cumhuriyet Gazetesi’nin bu olayı Vali Coş’un şahsıyla ilişkilendirmesinin altında yatan birçok motivasyon olabilir.

Vali Coş ve Cumhuriyet Gazetesi arasındaki ilişki Adana’da MİT tırlarının durdurulması sürecine kadar götürülebilir.

Dönemin Adana Valisi Coş’a yönelik rövanşist bir tutum takınılmış olabilir. Ama bizim konumuz bu değil.

Bizim konumuz böylesi bir gazetecilik komplosuna Sakarya gazetecilerini temsil eden Gazeteciler Cemiyetinin niçin sessiz kaldığı.

Tek kelime bir açıklama geçilmedi!

“Bu hukuku yok saymaktır”, “Bu haber Vali Coş’u itibarsızlaştırmaya yönelik komplodan başka bir şey değildir”, “Servis edilen haber gazetecilik etiğiyle bağdaşmamaktadır…”

Bir tane bu ve buna benzer açıklamaya rastlamadık.

Zaman zaman SGC’yi “Can Dündar tetikçiliği” yapmakla itham ediyorum.

Milim abartmadığım her geçen gün su yüzüne çıkıyor. Böyle bir meslek örgütlenmesinin “varlığı” her geçen gün “gereksizliğine” doğru evriliyor!

SGC resmen papatya falı bakıyor.

İşine gelen isimleri “kınıyor”, “bu hukuksuzluktur”, “bu despotizmdir” diye feveran edebiliyor.

İş Can Dündar tetikçiliğine geldiği zaman 4 çarpı 4 bir mumyalaşma gözleniyor!

Mangalda kül bırakmayan kükreyişler sadece bir cenah için gösteriliyor.

Bu meslek örgütü düşünce işçisi gazetecileri, köşe yazarlarını böyle mi bir araya getirecek?

Barış, huzur, sükûnet, dostluk bağları bu çifte standartla mı sağlanacak?

Ben buna hala cevap bulamadım!

Ama ne bileyim cevap papatya falında gizli gibi geliyor bana…

Çünkü yapraklar sadece sevdikleri için yolunuyor!

TWiTTER: @MAHİROGLU5454

MAİL: OMERMAHİROGLU5454@GMAİL.COM