Darbeler, ihtilaller, baş kaldırmalar Orta doğu coğrafyasının makus kaderidir desek inanın abartmış olmayız. Devlet nizamının ya da kurumsallaşmanın gereği yerine kişiler üzerinden kutsiyet atfederek devlet yönetmeye talip olunursa bir başka kutsiyet atfedilenin gözü muhakkak ki devlette olur. Bu insan doğasının en karakteristik özelliğidir.

Bakmayın siz 15 Temmuz sonrası demokrasi kahramanlığı yapanlara, darbeleri eleştirenlere, büyük çoğunluğu bu terör örgütüyle direk olmasa bile hep koltuk temasındaydılar. Mevcut yayın organlarına çıkıp onların organizasyonunda destek olanlar, Fetönün değirmenine su taşıyanlar bu terör örgütünü 15 Temmuz ve sonrasında tanımaya başladılar. Ehliyet ve liyakat esas alınmayıp etnik, mezhepsel, ya da ideolojik bağlılık devlette ön plana çıkarıldığında kadrolaşmada haliyle kendiliğinden oluşacaktır. Bunun aksini kimse iddia edemez. Çünkü inkar edilmeyecek bir gerçektir bu.

Evrensel normlarda uzlaşı sağlanıp devlet yönetiminin şeffaflaşması çağdaş yönetim sisteminin temel taşıdır. Bu yapı devlette tesis edilir ise bugün şikayet edilen arıza ve aksaklıkların ortadan kaybolup yerine bütün insanlarımızı kucaklayacak bir sistemin mevcut olacağı ve daha az şikayetçi olunacak bir devletten söz edebiliriz. Hiç kimse neden devletten şikayetçi oluyorsunuz nankörsünüz gibi suçlayıcı dilden söz etmemeli. Tarafgirlik psikolojisiyle hareket toplumsal ayrışmalara yol açar. Buda Fetö ya da başka terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürer.

Bir ara sevinmiştik, AB ye gireceğiz diye gündüzleri havai fişek bile atıp bu teşebbüsleri kutlamıştık. Kopenhag kriterleri adı altında TBMM adeta 7/24 çalışarak birçok kanunu çıkarmış adeta başka ülke meclislerine çalışma turu bindirmişti. Bugün gelinen nokta bizlere şu sonucu göstermektedir ki bahse konu olan bu çalışma tempoları yaşadığımız gerçek hayata dönüştürülememiştir. Hala en basit türde bile olsa TBMM de kürsü dokunulmazlığı ve kişisel hak hürriyetler noktasında ciddi endişeler taşıdığımız keyfi uygulamaları görmekteyiz. Devletin dini adalettir derken Hz. Ali inanınki bu tür adamına göre muameleye işaret etmekteydi. Her Cuma imam hutbeden inerken okuduğu ayeti celilede bahsedilen Allah size iyiliği, adaleti ve yakın akrabaya yardım etmeyi emretmektedir ilahi lafzı bile vicdan tellerimizde gerekli karşılığı bulmamaktadır. Kanaatimce devlet yönetme sorumluluğunda olanlar iyilik, adalet ve yakın akraba mefhumlarından kendilerine yakın olan grup ya da cemaatleri anlamış olmalılar ki 15 Temmuz da yaşanılan bu vahim tablodan hiç ders almadıkları görülmektedir.

Ümit ederim ki Türkiye Cumhuriyeti bir daha böyle acı tecrübeleri yaşamaz. O gece yaşananlar yenilir yutulur cinsten değildi. Sistematik bir şekilde devlet yönetimine sızan hainlerin gerçek niyetlerinin ne olduğunu 15 Temmuz gecesi çok acı bir şekilde yaşadık. Umarım yaşanılan bu acılar toplumsal ufkumuzu genişletip devlet yönetiminde de gerekli dersler çıkarılmasına vesile olur.