Uzak durmak mı? Yoksa yanında, yakınında durmak, hissetmek, yaşamak mı kurtuluş?

Tabii ki bulunduğumuz hal üzere göre değişir bu durum.

Mesafe koymaktır bazen hatta set koymaktır, duvar örmektir kurtuluş.

Kötülük yapmaktan, kötülüğe uğramaktan bir kötü boza bilir mi bir çok iyiyi? Bozabilir elbette meyve sepetindeki çürük bir portakal, bir mandalina, bir elma vs. çıkarılmazsa bozmaz mı tüm sepeti? Peki o sepette ki sağlamlar, kurtarabilir mi çürük olan meyveyi? Yok, yok kurtaramaz. Alınmazsa sepetteki çürük meyve, tüm meyveleri çürütür elbette. Demek ki neymiş bazen uzaklaştırmak gerekir kötüyü iyiden. Uzak durmak kurtuluştur; içkiden, kumardan, uyuşturucu maddeden, zinadan, hırsızlıktan, kavgadan, hatta
dedikodudan, riyadan, canlıya zarar verebilecek her şeyden.

Peki ya yakınlaşmak tabii ki o da bulunduğun hal üzere değişebilir.

Yakınlaşmak da kurtuluş olabilir. İyi olmak, iyilerle olmak, iyi işler yapmak kurtuluştur kötüden, kötülerden, kötülükten...

Yakın olmak gerek iyi şeylere. Hakka elbet ilk önce. Hakkı tanıyana sonra hakkı, doğruyu, iyiyi, güzeli, yaşayana yasayıp yaşatana, öğretene öğrenene, yakın olmak gerek kurtuluş için. Kurtulmak ve kurtarmak için güçlü, kuvvetli, sağlam bir zincirin halkaları gibi, birbirine kenetlenmeli. Çelik gibi olmalı, bir ve beraber olmalı. Set olmalı, duvar olmalı, engel olmalı kötüye kötülere, kurtuluşa ermek için.

İşin özü; iyiye yakın, kötüye uzak olmalı kurtuluş için...