'Artık güreşi güreşçiler yönetecek.' Bu sözün sahibi 6 Kasım'da yapılan Türkiye Güreş Federasyonu seçimlerini kazanan Dünya ve Avrupa Şampiyonu, Olimpiyat ikincimiz Şeref Eroğlun'a aittir.

Çiçeği burnunda Federasyon Başkanımız Türkiye'nin bir ucundaki bir pehlivanımızın yırtık güreş ayakkabısının sorumlusu biziz demiştir. Bu sözler şahsen beni heyecanlandırdı. Sayın Başkanım işinin ehli bir ekip ile yolumuza devam edeceğiz diyerek, yeni bir yönetim kurmuştur. Haliyle her gelen ekibi ile gelir, kendi ekibi ile çalışır. Yeni yönetime baktığımızda birbirinden değerli isimler var. Bir önceki yönetimin hakkını da yemeyelim. Ülkemize Avrupa, Dünya ve Olimpiyatlarda birçok dereceler kazandırdılar. Minder güreşinde tesisleşme ve sporcu ekipmanı anlamında çok ciddi destekler ve yatırımlar yapıldı. Lakin ne hikmetse bu tesisleşme ve sporculara verilen destek Ata sporumuz yağlı güreşimize verilemedi, verilmedi. Bu konuda konunun muhatabı işin ehli ustalar tarafından birçok yazılar yazıldı, tartışıldı. Hatta yağlı güreşin ayrı federasyonu olmalı düşüncesi de çok konuşulur oldu. Şahsen bu konuda halu hazırda aynı düşüncedeyim.

Şimdi gelelim asıl konuya. Bir foğraf görmüştüm, duayen fotoğraf sanatçısı Mustafa Kaşıkçı hocamın sosyal medyadaki hesabında iki küçük pehlivan er meydanında güreş tutmuş, biri yağlı güreşin ana unsuru kispetli diğeri aslen karakucak güreşinde giyilen pırpıtlı. Hocam sormuş bu pehlivanların biri kispetli diğeri pırpıtlı. Bu güreşte hangisi avantajlı, hangisi dezavantajlı. Hocam mütevazı davranmış aslında. Yağlı güreş kispet ile yapılır, karakucak pırpıt ile yapılır. Peki neden yağlı güreşte pırpıt giyer pehlivanlar? Yok yok hiç bir pehlivan pırpıtı avantaj olsun diye giymiyor, ucuz olduğundan giyiyor. Bir kulübün yok ise Başpehlivan, Başaltı pehlivanı, Büyük orta ve Küçük orta pehlivanı değilsen, bir belediyeye bağlı değilsen ve sponsorun da yoksa kispetini de pırpıtını da kendin diktirirsin.

Hal böyle olunca durumu olan kispet, olmayan pırpıt, hiç durumu olmayan ise kot pantalon ile güreşiyor. Peki Ata sporumuz güreş, tüm branşları ile minder güreşi (Grekoromen, Serbest), yağlı güreş, Karakucak güreşi, Aba güreşi v.s. tüm dallar tek federasyona bağlı. Her branşın kıyafeti kendine has. Minder güreşinde mayo, güreş ayakkabısı olmazsa olmaz. Hiçbir karşılaşmada yurtiçi, yurtdışı hatta bölgesel karşılaşmalarda dahi mindere çıkacak olan pehlivan ister Olimpiyat Şampiyonu, ister bir okul takımında minik bir pehlivan olsun mayo ve güreş ayakkabısı olmadan mindere çıkamaz. Benim mayom yok, kispet ile, pırpıt ile, kot pantolon ile ve spor kıyafeti olan eşofman ile mindere çıkamaz. Neden? Kıyafet esası var, mindere mayo ve güreş ayakkabısı ile çıkılır. Eskiden mayo ve güreş ayakkabıları da genelde veliler tarafından alınırdı. Dedik ya eskiden alınırdı...

Şimdi kulüpler var, okul takımları var. Eşofman, mayo, spor ayakkabı ve güreş ayakkabısı temini, kulüplere minder, spor aletleri temini buralardan yapılıyor. Dileğim ve umudum odur ki; yeni federasyon başkanımız ve ekibi minder güreşine verdikleri, verecekleri desteği adil eşit bir şekilde yağlı güreşimize, Karakucak güreşimize de verir. Tüm sorunları enine boyuna tartışıp, ehil kişiler ile duayen kişiler ile istişarelerde bulunup Peygamber sporumuzu, Ata sporumuzu kuralları kaideleri ile özüne aslına döndürüp tüm dünyaya tanıtmalarıdır.

Umarım artık, 'yağlı güreşimizin ayrı bir federasyona ihtiyacı var' iddiasını çürütürler. Bizler de yıllarca dile getirdiğimiz bu konuyu bir daha asla açılmayacak şekilde kapatır ve yeni yönetime de teşekkür ederiz. Bizimkisi bir dilek, acizane bir öneri. Eminim bu konuda yağlı güreşimizin duayen, emektar, yazar çizer ustaları daha ayrıntılı daha geniş kapsamlı bilgi ve birikimlerini paylaşacaklardır. Yeni yönetimin icraatlarını görmeden, analiz etmeden yazmak için daha erken olduğunu düşünüyorlardır. Vakti geldiğinde günahı ile sevabı ile, artısı ile eksisi ile yazmaları gereken her konuyu kaleme alacaklardır. Amacımız hiç kimseyi teraziye koymak filan değil, haddimizi aştıysak affola! Tek çabamız, tek amacımız var; Peygamber sporumuzun da, salon sporları gibi futbol gibi gereken önemi, değeri görmesi.

Saygılarımla...