Son zamanlarda yaş itibarı ile eskileri göremeyenler bile eskileri anar oldu. Zaman o zaman, vakit o vakit diye Ramazan'dan başlayalım. Ah ah nerede o eski Ramazanlar sözünü duymayan yoktur herhalde.

Ne vardı ki eski Ramazanlar da? Paylaşmak vardı. Sevgi, saygı, samimiyet, maneviyat vardı. Merhamet vardı. Oruç tutmayanın oruç tutana saygısı vardı...

Toplu kalabalık bereketli iftarlar vardı. En azından Ramazan da ihtiyaç sahiplerini, fakiri fukarayı sevindirme vardı. E şimdi yok mu sanki var, var da yardımı bir elin verdiğini öbür elin bilmemesi öğütü unutulmuş. Yardımlar artık neredeyse davul zurna çalarak, afişler bastırılarak, hatta üç beş garip aile çoluk çocuğun resimleri bile kullanılıyor. Teşvik olmasın mı olsun elbette, eskiden söz senet sayılır, anlatılana inanılır, yardımlar sessiz sedasız ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırdı. Şimdi artık söze güven kalmadı. Göz görecek, kulak duyacak yani kimsenin kimseye güveni kalmadı.

Eski Ramazanlar maneviyatın zirve yaptığı, hatimlerin milyonları bulduğu omuz omuza teravihlerin kılındığı, gündüz açlığın iftar saati hep birlikte kalabalık ev mahalle sofralarının tadına varılırdı. Ah ah nerede o eski bayramlar sözünü de duymayan yoktur herhalde.

Ne vardı ki o eski bayramlarda? Küçüklerin anne, baba, dede, ata, amca, hala, dayı, teyze vs. büyükleri ziyareti, el öpmeleri vardı. Çocukların büyüklerden aldığı mis kokulu mendiller, renkli renkli şekerler, bol bol harçlıklar vardı. Bayramlıklar vardı ençok özlenen çocukluğumuzun unutulmaz anıları,
pırıl pırıl ayakkabılar, elbiseler vardı. Bayram namazları vardı, en yaşlısından en küçüğüne bayram namazı sonrası bayramlaşmak vardı.

Ah ah Nerede o eski komşuluklar sözünü de çok duymuşsunuzdur. Ne vardı ki eski komşuluklarda? Güven vardı, sevgi saygı paylaşma, emanete riayet etmek vardı. Komşuda pişer, bizede düşer vardı. Acı günde, tatlı günde yanında olmak vardı. Evini, çocuğunu, kapını hiç tereddütsüz emanet etmek vardı.

Hani nerede o eski aile ortamları, eli öpülesi dede, babanne, anneanneler, anne, baba, kardeşler neler yoktu ki o eski ailelerde. Saygı, sevgi, merhamet vardı. Evlat anne babaya saygı duyar, anne baba evlada sevgi ile merhamet duyar. Yemekler bir sofrada hep birlikte yenir, sohbet, muhabbet, sevgi, saygı merhamet, dürüstlük üzere olurdu.

Nerede o eski mevsimler? Yuh mevsimler mi, okadar da değil o kadar kardeşim, o kadar. Şimdilerde olmayan ne varki eski mevsimlerde. İnsanların doğal dengeyi bozmadığı, teknolojinin az olduğu az kullanıldığı, kötüye kullanmadığı zaman da fabrikaların, binaların, beton yapıların yolların, dünyayı zehirleyen araçlar gazlarının çok daha az olduğu, ormanların yeşilin daha çok olduğu o yıllarda kar mevsiminde metrelerce yağar yollar kapanır, insanlar adeta evlere haps olurdu. Lakin kimse felaket senaryoları yazmaz, herkes kendi kapısını kendisi elle açar, yolda kalmışa yardım edilirdi. Her evin çatısında tonlarca kar, saçaklarında bir metreyi bulan buzlar oluşurdu. Duruma göre mevsime göre hazırlıklı olunur, hazırlıksız yakalanana yardıma koşulurdu. Bilenler bilir eskiden o uzun çetin kış günlerinde cereyanlar da giderdi. Sık sık saatlik günlük değil, üstelik günlerce gelmediği olurdu ceryanın.

Gaz lambası, lüküs her evde olmazdı. Mum ışığında oturulur soba başı sohbetleri olurdu, çıtır çıtır yanan odun sesinde. Mutlu olmayı bilir fıkralar, masallar, anılar, hatıralar dinlerdik büyüklerimizden. Saatlerce, günlerce gelmeyen gelemeyen cereyan kıskanırdı sanki soba başı sohbetleri. Göz kırpardı bir an ha geldi ha gelecek, şimdi derdik şimdi gelecek cereyanlar sayı bile sayardık on dan geriye göz kırptıysa elbet gelirdi cereyan...

Oyunlar oynanırdı uzun kış gecelerinde. Dokuz taş, beş taş zor durumdan felaket değil mutluluk çıkarılırdı eskiden. Neymiş eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağarmış. Bence o söz yeniye rağbet olsa gök yüzünden görünmeyen mikrop değil, nur yağardı. Bence eskiden değil eskiler, eski insanlar güzeldi.

Peki eskide mi kaldı güzellikler, gelmez mi bir daha? Gelir elbet eskiden değil eskilerden öğüt alır, ibret alır, nasihat alır, gönül alır. Gönül verirsek değer verir, değerlerini bilirsek sadece yeniler değil, yeniden güzel olur hayat.