Tek derdimiz var bizim; Ata sporumuz yağlı güreşin hak ettiği muameleyi görüp, hak ettiği yere gelmesi.

Ne ağalarımızla bir derdimiz var, ne federasyonumuzla, ne güreş organizatörlerimizle, ne güreş düzenleyen belediyelerimizle, ne hakemlerimizle, ne de hakem heyetimizle.

Bağcıyı dövmek gibi bir derdimiz yok, üzüm yemeden bile. Tek derdimiz var bizim; dualı çayır olmaktan çıkıp beddualı çayır haline gelen, er meydanı olmaktan çıkıp şer meydanına dönen Ata sporu, Peygamber sporumuzun bir an önce özüne, maneviyatına dönmesi.

Yiğitlerimizin yiğitce, mertçe er meydanlarında hak ve hakkaniyet içinde kozlarını paylaşmaları. Alt yapısının güçlenip, diğer spor dalları gibi tüm imkanlardan eşit bir şekilde faydalanması. Tüm pehlivanlarımızın ve güreş camiasındaki tüm emekçilerin daha iyi şartlarda standartlarının yükselmesi.

Temeli sağlam olmayan binanın, kökü sağlam olmayan ağacın, tavanı, dalı, budağı, meyvesi sağlam da değildir. Yukarıda o kadar karmaşa var ki; herkes yukarıya odaklanırken, herkes kendi çapında çözüm ararken alttaki sıkıntıları gözden kaçırıyor. Ya da göz ardı ediyoruz. Böyle giderse alt boylardaki sorunlar bir an önce çözüm bulmazsa bir kaç yıl içinde er meydanlarında güreşecek pehlivan bulamayacağız.

Ben bundan 30-35 yıl önce imkansızlıklar yüzünden kısa süre yapabildiğim yağlı güreşi bırakıp, iş hayatına atılmak zorunda kaldım. İyi de güreş yapardım. İnat bir yapım vardı. İyi güreş yaptığımı söylerlerdi. Ne acıdır ki; maddi imkansızlıklardan dolayı çok sevdiğim güreşi içimde büyük bir ukte olarak bırakmak zorunda kaldım. Bugün üzerinden 35 yıl geçmiş değişen hiçbir şey yok. Alt boylardaki sorun, sıkıntı, imkansızlıklarda bir milim ilerleme yok. Bugün er meydanlarındaki heybetli her yiğidimizin her Başpehlivanımızın mazisinde bu imkansızlıkların hatırası vardır. Onlar bir şekilde vaz geçmemiş her türlü zorluklara rağmen vazgeçmemiş zirveye varmışlar. Fakat herkes o kadar şanslı değil.

Buradan belki de haddim olmayarak; pehlivanlarımıza özellikle de Başpehlivanlarımıza seslenmek istiyorum. Yiğitler, koçyiğitler ne olur geldiğiniz yeri unutmayın. Yaşadığınız sıkıntıları, sorunları Başpehlivanlık yolunda verdiğiniz mücadeleyi hatırlayın. Alt boyların sıkıntı ve zorluklarını sizler herkesden daha iyi biliyorsunuz. El atın alt boyların, alttan gelen yiğitlerin sorunlarına el atın ki; benim gibi içinde ukte kalıp, güreşe küsüp kaybetmeyelim onları. Alttan gelen yiğitlerimize el atın ki; kökü kurumasın 1000 yıllık ulu çınarın. Su verin, kan verin, can verin bu ulu çınarın köklerine. Can verin ki; 1000 yıl daha heybeti ile dimdik ayakta dursun. Yeni yeni koçyiğitler türesin, bu ulu çınarın köklerinden. Can verin ki; gölgelesin bu ulu çınarın gölgesinde aziz güreş seyircisi. Can verin, destek olun ki; yarın aktif güreş hayatınız bittiğinde unutmasın, unutturmasın geriden gelen yiğitler sizi.

Eli bol, gönlü bol ağalarımız, Atasına tarihine sahip çıkan başkanlarımız, siyasilerimiz ne olur el atın yağlı güreşimizin temel taşlarına. Yardım edin, destek olun hak ve hakkaniyet içinde eşit şartlarda, daha iyi şartlarda, yüksek standartlarda yetişsin alt boylardaki yiğitlerimiz.

Başta da dediğim gibi; derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek de değil. Aslını sorarsanız, varsın üzümü hak eden yesin. Yeter ki, hak ettiği yeri bulsun.

Ata sporumuz yağlı güreş, kurtulsun artık beddualı çayır olmaktan. Dualı çayır olsun yine, bedua almasın artık. Er meydanı; şer meydanı değil, er meydanı olsun tekrar. Peygamber efendimizin torunları Hasan ile Hüseyin'in tuttuğu güreş gibi dualı olsun, dua alsın Ata sporumuz yağlı güreş.

Saygılarımla...