Ata sporumuza, Peygamber sporumuza gereken ilgiyi, alakayı, desteği, önemi, ehemmiyeti veremeyen devletimin zirvesi suçlu.

Er meydanlarına davul zurna eşliğinde güreşlerin finallerinde gelen en kallavi yerde gölgede deri koltuklarda oturup çayını yudumlayıp meyvesini yiyen, er meydanındaki yiğitlerin sorunlarını görmeyen, duymayan, gözardı eden, istisnasız her görüşten siyasiler suçlu.

Ekmeğini, variyetini, servetini bu aziz milletin alın terinden, emeğinden kazanan paraya para demeyen, istediğine istediği miktarda para saçan, hak edeni göremeyen, görsede görmezlikten gelen, egosu tavan yapmış ağalar suçlu.

Ben yaptım oldu bak yaptı desinler diye, işin ehline verilip verilmediğine bakmadan, milletin halkın parası hak edene mi gidiyor hak yiyene, kan emici vampirlerimi gidiyor, bakmayan takip etmeyen güreş düzenleyen başkanlar suçlu.

Bir yıl boyunca çalışıp emek veren, yoktan harcayan, çalışıp çabalayıp günlerce kilometrelerce yol alıp arabada, camilerde, er meydanında, çimenlerde uyuyakalan yiğitlerin güreşlerini yönetirken dikkat etmeyen etki tepki altında kalıp, yanlı yada yanlış karar veren hakemler suçlu.

Kendi bölgesinde rakibinden güreşi isteyen, ağaya, paşaya, paraya biat edip güreş alıp, güreş bırakan pehlivanlar suçlu.

Ata sporumuz yağlı güreşe önem vermeyen, gözardı eden, destek olmayan kimi zamanda köstek olan protokol insanlarını yere göğe sığdıramayan, binbir türlü methiyeler düzen koltuklarını kabartan cazgırlar suçlu.

Üç kuruş menfaat görürüm yolumu yolluğumu bulurum diye, sabahın sekizinden akşamın dokuzuna protokolü reklam eden, konuk eden, güreşten çok onları izleten, tanıtan, anlatan basın suçlu.

Velhasıl; makama, şana, şöhrete, paraya, variyete esir olan hakkı, hakikati, gerçekleri, doğruları gözardı eden, sümenaltı eden herkes suçlu.

Yok mu görevini layıkı ile yapanlar? Var elbette, onlar tüm olumsuzluklara, tüm zorluklara, tüm kurnazlara, fetbazlara, oyunbazlara rağmen düz ve dürüst kalmaya Ata sporumuza hizmet etmeye devam eden samimi gerçek hizmetkarlar. Onlar paraları, makamları, güçleri, kudretleri ile övünmez. Egolarını tatmin yoluna gitmez, sadece hizmet ederler. Gereğini gerektiği kadar, gerektiği zaman da yaparlar.

Eee bir de bu camiada suçsuz olanlar var. Üzerinde binbir türlü oyunlar oynanan, koskoca güreş camiasının yükünü sırtlayan, omuzlayan tüm olumsuzluklara rağmen ayakta durmaya çalışan, bu ulu çınarı ayakta tutmaya çalışan hiçbir organizasyonda öncelik tanınmayan, hali, hatrı, durumu, vaziyeti, variyeti sorulmayan, tamamen kendi imkanları ile bu camia içinde kalmaya çalışan, alt boylar ve onların vefakar cefakar aileleri var.

Yeter artık vakti gelmedi mi? Ata sporumuza, Peygamber sporumuza toptan bir çözüm bulmanın. Tepeden tırnağa bir değişimin tarihine, dokusuna, geleneğine, göreneğine dokunmadan, tahrip etmeden ettirmeden, bir değişimin, gelişimin zamanı gelmedi mi?

Vakti gelmedi mi? Görevi; ehliyetli, liyakatlı, ilgili, bilgili, hakkı hak bilen, hak edene hakkını vereceklerin göreve gelme vakti gelmedi mi?

İş bilenin, kılıç kuşananın değil miydi? Ortada bir suçlu aranıyorsa en zirveden en alta herkes ama herkes elini kalbine koyup, kalbini sorgulasın. Ben ne kadar suçsuzum, hatta ben ne kadar suçluyum diye. Hani biri çıkıp, ilk taşı hiç suçu olmayan en temiz kalpli atsın dese, kim cesaret edebilir ki elindeki taşı atmaya. Suçlu aramaya gerek yok. Her birimiz suçluyuz. Güçlünün değil, haklının yanında, hakkın yanında olmadığımız sürece.

Saygılarımla...