Yalçın Kaynak Yazdı: "Vekilden Daha Dokunulmaz Devlet Memuru"

Yalçın Kaynak Yazdı: "Vekilden Daha Dokunulmaz Devlet Memuru"

Vekilden Daha Dokunulmaz Devlet Memuru

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bu bir genelleme değildir. Her işin hakkıyla yapanı da vardır, haksızca yatanı da. İşini hakkıyla yapanların başımızın üstünde yeri var. Haksızca yatanı ise Allah’a havale ediyorum.

Herkesin bildiği gibi, millet adına seçilen milletvekillerinin—yani asılların değil, vekillerin—vekil oldukları süre boyunca, vatana ihanet gibi bazı suçlar dışında dokunulmazlıkları vardır. Kimileri bu dokunulmazlığı bir kalkan olarak kullanmayı kazanç sayar. Lakin her ne kadar dokunulmaz olsalar da bu dokunulmazlık, asıl olanın yani seçmenin sandığa gideceği güne kadardır.

Peki ya memurlar?

Ben yasaların tümünü bilecek kadar donanımlı değilim. Olaylara görerek, duyarak, yaşayarak bakar ve fikir sahibi olurum. Nasıl ki vekiller asıl değil, bizim vekalet verdiklerimizse, memurlar da asılların—yani vatandaşların—vergileriyle maaşlarını alan çalışanlardır.

Başta dediğim gibi, işini hakkıyla yapan vekil olsun, memur olsun, hakkımız helal olsun. Rabbim ömürlerini hayırlı, bereketli ve uzun eylesin. Fakat bu memurlar arasında da sırtını devlete dayamış, “On dönüm bostan, yan gel yat” mantığıyla hareket edenler var. “Ben memurum, oraya gitmem. Ben memurum, onu yapmam. Ben memurum, akşam yatmam. Ben memurum, sabah kalkmam.” mantığında olanlar var.

Bunları biz vatandaş olarak hayatımızın birçok alanında yaşayarak görüyoruz. Pek çok resmî kurum ve kuruluşta asık suratlı, ağır aksak çalışan, işi ağırdan alıp istirahatleri hiç kaçırmayan memurlarla karşılaşıyoruz. Belki birçoğumuz bu yüzden tartışma noktasına kadar geliyoruz. Lakin onlar memur olduğundan, dokunulmazlıkları bulunduğundan vatandaş, haklı da olsa haksız sayılıyor.

Eskiler iyi bilir, “Memurun yakasına tutmak altı aydan başlar.” sözü meşhurdur. Elbette kimsenin kimsenin yakasına yapışmaya hakkı yoktur. Lakin kimsenin de bulunduğu makamı, “Devletin malı deniz.” mantığıyla rahatça kullanmaması gerekir.

Eskiden memurların bir korkusu vardı: Şikâyet edilirse bulunduğu yerden sürgün edilmek. Üstelik bu sürgünün de meşhur bir sözü vardı: “Kendine haritada yer beğen.” En ürkütücü olanı ise “Güneydoğu’dan yer beğen.” idi. Artık bu söz de tarih oldu. Çünkü günümüzde insanlar doğuya, güneydoğuya tatile, turistik gezilere gidiyor. Artık gözdağı verilecek bir bölge de yok.

Bu böyle olmamalı.

Kimsenin kimseden üstünlüğü olmamalı. Bir üstünlük olacaksa bu, vekilin değil, memurun değil, vatandaşın üstünlüğü olmalı. Kimsenin dokunulmazlığı olmamalı. Görevini yerine getirmeyen, kim olursa olsun, hiçbir makamda barındırılmamalı ki işini hakkıyla yapanla haksızca yatan bir tutulmamalı, eşit olmamalı.

Haksızca yatacak olan varsa ve bu yatmayı dokunulmazlığa güvenerek yapıyorsa, o dayandığı duvar ardından yıkılmalı ve tutunacak duvar bırakılmamalı ki bu haksız yatma işi kimseye cazip gelmemeli. Kimse, “Şu dokunulmazlığı alayım, sonra emekliliğe kadar, 65 yaşına kadar sırtımı sağlama alayım.” diyememeli.

Yani başta dediğim gibi, vekil dokunulmazlığı beş yıl sürüyor; memur dokunulmazlığı ise en az kırk yıl sürüyor.

Demem o ki: İşini hakkıyla yapan, vekil olsun, memur olsun, başımızın tacıdır. İşini hakkıyla yapıyorsa zaten dokunulmazlığa ihtiyacı yoktur. Peki o zaman, bu dokunulmazlık kime ve neden veriliyor?

Kamu hizmetinin temel amacı, vatandaşın refahını sağlamak ve devlet mekanizmasını en verimli şekilde işletmek olmalıdır. Ancak, kimi zaman bazı kamu görevlileri bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmek yerine, sistemin sunduğu korumaları suistimal edebiliyor.

Elbette memurların da haklarının korunması gerekir. Ancak, performans denetimleri ve hesap verilebilirlik mekanizmaları etkin olmadığında, kamu hizmetlerinde kalite düşüyor. Özel sektörde çalışan biri işini gerektiği gibi yapmazsa işini kaybedebilirken, kamuda böyle bir riskin az olması, bazılarını rehavete sürüklüyor.

Özetle, mesele dokunulmazlık değil, hesap verebilirliktir. Memur da vekil de vatandaşa hizmet için var. Gerçek dokunulmazlık, işini hakkıyla yapanların vicdanıdır.

Saygılarımla...