Hacıeyüpoğlu: Sakarya’nın ilkeli siyasetle imtihanı

Siyaset yazısı zordur. Hele hele bir milletvekili adayı hakkında yazmak daha zordur. Hemen adamı iki dakikada “yalaka” “goy goycu” ilan ederler. Yetmez adını çıkarırlar. İş ortağı ilan ederler. İhaleye sokarlar. Bir bakarsın hoppala mallar mülkler peydah olmuş.

Evet!

Genelde siyaset yazıları yalakalık ve goygoy üzerinden ilerliyor, bunda bir şüphe yok fakat gerçekten övülen siyasetçinin saygıya değer yapıp etmeleri, fikirleri nasıl takdir edilecek? Yani her övgü yalakalık ve goy goyculuk mu olacak? Dedemiz sakallı olabilir fakat her sakallı dedemiz mi olacak?

Demek ki; öncelikle övgünün, takdir etmenin kendiliğinden bir kıymeti olmalı. İnsanlara hizmet eden, ülkesi için, kanayan yaralara şifa için, efkara düşen, kendini paralayan biri diğerlerinden ayrılmalı ve üstün olmalı. İster dini ister la-dini alandan olsun fark etmez bütün büyük insanlar kendisi için değil, başkası için çalışan ve fedakarlık yapan insanlardır. İslâm dininin yüksek bir yorumuna göre; Müslüman olmak, samimiyet ve fedakarlık ile özdeş sayılmıştır.

AK Parti 6. Sıra milletvekili olan Recep Hacıeyüpoğlu’nu, ortada milletvekilliği yokken, AK Partide siyaset yapma gündemde yokken, belirli bir mevki makam yokken tanıdım. Mazlum-Der başkanıyken Gar Meydanı’nda ezilenlerin gariplerin gurebaların hakkını dillendirirken tanıdım.

Yapılan açıklamalara karşı iğrenç saldırılara karşı savunma yaparken tanıdım. “Karadeniz” kökenli olmasına rağmen etrafındaki farklı farklı etnik kökenden gelen insanları kucaklarken tanıdım. Onların dertleriyle dertlenirken tanıdım. Kanaatimizce bir kişinin siyasi ahlak derecesini gösteren en büyük ölçüt; kimse yokken orada olmasıyla değerlendirilir. Yani hesap kitap açılmamışken, bazı şeyler hesaba kitaba sokulmamışken sırf doğru bildiği için orada olan kişidir. Sırf ezilenler için mücadele edip 30 yıl 40 yıl hapis yatan, bizimle aynı siyasi görüşü paylaşmasa da doğası gereği yüksek ahlaka sahip kişidir. Kişinin siyasi hesabı, rant-mevki- makam olduğunda, büyük eziyetleri göze almaz. Daha kısa yoldan yapılacak şeylere ulaşmak ve ona göre davranmak en “akıllıca” yol görür.

Recep Hacıeyüpoğlu, her zaman sosyal meselelerin içinde olmuş, kendi kişisel meselesini toplumun arkasına atmış biridir. Sakarya Spor Başkanlığını da Barolar Birliği Başkanlığını da alışıla geldik başkanlıkla yapmamıştır. Yani hırs, yükselme arzusu, doymak bilmeyen bir ihtiras ile o makamlarda durmamıştır. Onun bu yönünü zaten tanıyanlar bilir.

Recep Hacıeyüpoğlu AK Parti 6.cı sıra milletvekili adayı olarak geçenlerde (06 Mayıs’ta, 12:30’da) Ormanpark’ta Basınla bir araya geldi. Hukukçu olması dolayısıyla Türkiye’nin kritik meselelerine daha teknik yaklaştı. Klasik anlamda muhalefeti karalamak üzerine basit söylemlerde bulunmadı. Ele aldığı konulara son derece vakıf olan ve “teknik” bir şekilde yaklaşabilen; meselelerin ise güzelce, insanca çözümü için bir o kadar “duygusal” samimiyet taşıyan R.H Eyüpoğlu, hem bürokrasiyi iyi tanımasıyla hem de sosyal yönüyle bir fark daha doğrusu bir tarz sahibidir.

Siyasi meseleleri bilmek, sadece konuyu bilmekle alakalı değildir, o meselelere muhatap olanları bilmekle yani empati kurmayla alakalıdır. Siyasal kalıcı bir çözüm de ancak bu şekilde olabilir. Fakirliği bilmek ile fakiri bilmek birbirinden ayrıldığında fakirliği sırtında taşıyan fakire söyleyecek söz bulamazsınız. Onu gerçekten kalbinden yakalayamazsınız. Siyasetçinin konuşması da hariçten gazel atmaya benzer.

Sakarya’da 7 milletvekili çıkacak. AK Parti’nin ancak 5 tane çıkaracağı söylentisi geziyor. Recep Hacıeyüpoğlu ise 6.cı sırada. Sakarya’dan 5 AK Parti çıkar diyenler, onun kaybedeceği yani çıkamayacağı zannıyla hareket ediyor. Oysa siyasetin kesin kazananı, bir davası olandır ve mühim olan şey, kaybetmek değil doğru yerde olmaktır.

Şayet illa bir kaybeden olacaksa bu R.H. Eyüpoğlu da değildir. Kayıpları başka yerde aramak gerekir, başka hesaplarla davrananlarda aramak gerekir.

İlkeli bir siyaset için ısrarla ilkeli bir ahlakı talep etmek gerekiyor. Şimdiye kadar şahıs merkezli hiçbir yazı yazmadık. Lakin bu yazıyla şunu ortaya koymak istedik: ilkeli bir siyaset ve hayat zaten kazanılmış, kazanmış bir siyasettir ve bizler kaybetmesek de Sezai Karakoç’un dediği gibi “Yarıştan sonra koşan atlarız.” Yani asıl siyaset, siyasetin kurumlaşmış yapısı dışından yapılır. Demek ki; Recep Hacıeyüpoğlu, siyaseti asıl yerinden yakalamış. Şayet seçilemez ise bir “ünvan”dan başka kendisinden hiçbir şey eksilmeyecektir fakat seçilmesi kendisinden başkasının daha fazla kazanması olacaktır.

Twitter: @servetkzlay