CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Türkiye ve dünyada gündemin pandemi olduğunu, halkın aç ve işsiz olduğunu, iş cinayetlerine kurban gittiğini belirterek, 'Saray'ın ise gündemi baroları bölmek, güvenlik soruşturması, sosyal medyayı zapturapt altına alacak yasalar çıkartmak. Attıkları her adım, iktidarı korumaya yönelik. Halkın derdi, canı, sağlığı umurlarında değil' dedi.

Özkoç TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, halkın ve iktidarın gündemi arasındaki farka vurgu yaparak, 'Kibir iktidarı sürdükçe, halkımız aynı acıları yaşamaya devam edecek' dedi.

Özkoç, özetle şunları söyledi:

'Türkiye'de ve dünyada gündem pandemi. Sağlığımızdan endişeliyiz. İşsizlik rekor seviyede. Faturalar, pahalılık, özellikle gıda fiyatlarındaki artış, almış başını gidiyor. Çocuklarımızın eğitimi ne olacak. Okullar açılacak mı, işler açılacak mı bilmiyoruz. Bütün bu olumsuzluklar karşısında iktidar ne yapıyor? Halka yardım götürmeye çalışan belediye yardımları engelleniyor. Gazetecileri hapse atılıyor. Enis Berberoğlu'nun vekilliğini düşürülüyor. Canan Kaftancıoğlu'na bir twitinden hapis cezası veriliyor. Halk TV, Tele 1'in ekranlarını karartılıyor. Kadına şiddeti önlemeye dönük İstanbul Sözleşmesi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Sosyal medyayı zapturapt altına alacak düzenleme gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Baroları bölünmek, siyasallaştırılmak isteniyor.

'BİR CUMHURBAŞKANI DÜŞÜNÜN; KAZADAN SONRA PATRONU ARIYOR…'

Sarayın attığı her adım, iktidarını korumaya yönelik. Halkın derdi, canı, sağlığı umurlarında değil. Şimdi bir Cumhurbaşkanı düşünün; Sakarya'da bir havafişek fabrikasında patlama oluyor, 7 kardeşimiz hayatını feci şekilde kaybediyor. O Cumhurbaşkanı, Partili Cumhurbaşkanı, işçiler henüz hastanedeyken, cenazeler daha ortadayken, gidip Fabrika sahibini arıyor. Ne ölenlere başsağlığı, ne yaralılara şifa… Önce birinci derecedeki zanlıyı; patronu arıyor.

Nasıl bir fabrika burası? Ben Sakarya milletvekiliyim.Tam 7 kez bu fabrikada patlama gerçekleşti. Her seferinde can kaybı ve yaralama oldu. Her seferinde, İçişleri Bakanı'nın bu sefer de söylediği gibi denetleme yapıldı. Fabrikada tüzüğe aykırı, can güvenliği olmayan binalar yapıldı. Her nasılsa bu binalarda işletme ruhsatı aldı. Denetleniyor denilmesine rağmen denetleyenler, fabrikayı denetlememişler, onlar işverenin buyruklarını yerine getirmiş. Mevzuata, usule aykırı fabrika geçer not almış.

'BU İŞÇİLER ÇARESİZ; ÖLÜMÜ GÖRE GÖRE ÇALIŞIYORLAR'

Bu fabrikada çalışan işçilerin sendikası var mı? Yok. İş güvenliği var mı? Yok. İşçilerin feryadını dinleyen var mı? Yok. Sonuç ne oluyor... Fabrika tekrar patlıyor. İş güvenliğinden sorumlu kişi uyarıyor. Fakat tutanak tutmuyor. Usta başı uyarıyor, işveren tehdit ediyor. İşçi uyarıyor; işine bak deniliyor. Çaresizlik içinde işine bakıyor. Bu insanların kimsesi var mı arkadaşlar? Bu insanlar çalışmaya, ailelerine ekmek götürmeye mecbur insanlar. Eğer devlet ve yasalar, o fabrikada can güvenliğinin alınmasını sağlayamıyorlarsa, onlar ölümü göre göre orada çalışmak zorunda kalıyorlar. Ölüm sizin bildiğiniz, sıradan ölüm değil, cesetlerin ortada paramparça olduğu, ailelerin kendi yakınlarının bedenlerine ulaşamadıkları bir ölüm.

'BÖYLE BİR YEMEĞİ AKLINIZ ALIYOR MU!'

Fabrika sahibinin unvanı ne? MÜSİAD Şube Başkanı, 100'den fazla kardeşimizin yaralandığı, 7 kardeşimizin kimlik tespitine zorlanıldığı bir cenaze ortamında, MÜSİAD Genel Başkanı, Sakarya'da MÜSİAD Başkanlarını toplayıp, kendi başkanına moral yemeği veriyor. Bunu hiç aklınız alabiliyor mu! O MÜSİAD Başkanını arayan kim, Cumhurbaşkanı. O MÜSİAD Başkanı ve patron, o fabrikada bakanlarla beraber dolaşıyor. O MÜSİAD Başkanı'nın Partili Cumhurbaşkanı var. Koluna giren Bakanlar var. Koruyan, başkanlar, üyeler var.

'ÇARESİZ'İN SESİNİ DUYAN; CUMHURİYET HALK PARTİSİ VAR'

Peki işçileri, emekçileri koruyan, çalışan kadınlarımızı, onların hayatlarını koruyan Türkiye'de kimse var mı? Onları sesini duyan var mı? Depremde ölen, iş kazalarında ölen…kadınların şiddete maruz kalarak yaşamını yitirdiği Türkiye'de çaresiz insanlarımızın sesini duyan var mı? Var. Cumhuriyet Halk Partisi var.'

Engin Özkoç, CHP'nin, haksızlıkları dile getirdiğini, mücadele yürüttüğünü belirterek, şöyle devam etti:

'Ama buna destek olan var mı? Sivil toplum örgütleri kendilerine dokunulmadığı müddetçe sesleri çıkmıyor. Meslek odaları kendilerine dokunulmadığı sürece sesleri çıkmıyor. Peki sonuç ne olacak? Bugün barolar gündeme gelecek, TBMM'de baroları konuşacağız.

Peki barolar çıkacak mı yasal olarak, evet çıkacak. Güvenlik soruşturmasıyla ilgili yasalar çıkacak mı? Bundan emin olun çıkacak. Sosyal medyanın kısıtlanmasıyla ilgili yasalar çıkacak mı? Kesinlikle emin olun çıkacak. Çünkü millet olarak bir tek kişiye yetkiyi verdik. O bir tek kişi TBMM genel kurulunda kendisiyle birlikte hareket eden kişilere yukardan emir veriyor, bu yasaları çıkartın diyor. Peki işçiyle ilgili yasalar çıkıyor mu, kadınlarımıza uygulanan şiddetle ilglii yasalar çıkıyor mu? Hayır. Esnafla, çifçiyle, üreticiyle, öğrencilerle ilgili yasalar çıkıyor mu? Hayır. Ne çıkıyor? İktidarı koruyan, onu koruma kalkanı içinde tutan yasalar, TBMM'de yasallaşıyor.'

'YALNIZ KALMAK İSTEMİYORSANIZ, YALNIZ BIRAKMAYIN; MÜCADELE EDİN!'

Baro başkanlarının çoklu baro sistemine yönelik tepkisine işaret eden Özkoç, 'Sesi çıkmayan diğer sivil toplum örgütleri yarın size sıra geldiğinde, meslek odaları yarın size sıra geldiğinde, işçiler sizin fabrikanız patlayıp cenazeler o fabrikanın önünden kalkmaya başladığında, emekçiler, çiftçiler, Türkiye'de yaşayan herkes. Hani bir atasözümüz vardır; Yılan size de dokunmaya başladığında, etrafınıza baktığınızda yalnızlığı göreceksin. Bunun bir tek yolu var, yalnızlığı yaşamamak için yalnız bırakmamanız gerekiyor. Onlarla beraber mücadele etmeniz gerekiyor' diye konuştu.

'YETKİYİ BİR KİŞİYE VERDİK, O DA KENDİNDEN YANA KULLANIYOR'

Engin Özkoç, iktidarın, 15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için toplanan paraları hala sahiplerine vermemiş olduğuna dikkati çekerek, özetle şunları söyledi:

'Onları şehitlerin ve gazilerin yakınlarına dağıttırmayan iktidar, şimdi ne yapıyor biliyor musunuz. 'Bizim hakkımızı bize veren ey cumhurbaşkanı' deyip sokağa çıkan gaziler, polis tarafından coplanıyor, temsilcileri, sözcüleri hakkında davalar açılıyor. Türkiye nereye gelmiş çıt çıkartan var mı, konuşan var mı. Deniliyor ki Cumhuriyet Halk Partisi konuşsun. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu suikast girişimine rağmen konuşmaya devam ediyor, linç edilmeye kalkışılmasına rağmen konuşmaya devam ediyor, terör örgütleri tarafından ateş altına alınmasına rağmen konuşmaya devam ediyor. Milletvekillerimiz, cezaevlerine suçsuz bir şekilde atılmış olmalarına rağmen konuşmaya devam ediyorlar. Hakkımızda fezleke yağmurları var. Ama bir tek şeyi söyleyeyim; bu kibir iktidarı, bu kendinden başka hiçbir şeyi düşünmeyen, halkı düşünmeyen iktidar, milletimiz, açlık sefalet içerisindeyken saraylarda, uçaklarıyla saltanat yaşayan bu iktidar gitmediği müddetçe, halkımız bu acıları yaşamaya devam edecek.

Biz konuşacağız ama yetkiyi verdik, millet olarak götürdük dedik ki bir tek kişidedir yetki. O kişi de o yetkiyi kendisinden yana kullanıyor, milletten yana kullanmıyor.'

'EVİMİZE GİTMİYOR, HASTALIK BİLMİYORUZ; SİZ DE SESİMİZİ DUYUN'

Bugün Genel Kurul'da çoklu baro sistemiyle ilgili teklif görüşülürken ellerinden gelen tüm mücadeleyi ortaya koyacaklarını vurgulan Özkoç, özetle şu görüşleri dile getirdi:

'Elimizdekiler şu; her maddede konuşacağız. Karar yeter sayısı diyeceğiz, yoklamalar yapılacak. Sabahlara kadar sürecek, bir gün, iki gün, üç gün, dört gün ama sonunda Meclis Başkanvekili bu yasayı kabul edenler diye sorunca, bu yasa geçecek.

Arkasından sosyal medyayla ilgili yasa geçecek, arkasından bir tek kişi işe girerken güvenlik soruşturması adı altında iktidarın beğenip beğenmediği kişilerin tespitine ilişkin yasa genel kurula gelecek. Biz mücadele edecek miyiz? Evlerimize gitmiyoruz, pandemi falan nedir bilmiyoruz, hastalık nedir bilmiyoruz. Basın emekçileri burada, milletvekilleri burada, millet ittifakı burada. Biz gece gündüz, halkımız için mücadele etmeye devam ediyoruz. Ama milletimize ve bu toplumun dinamiklerine sesleniyorum; yalnız bırakmayın, sesimizi duyun ve duyulan bu sesle birlikte bu kibir iktidarını ortadan kaldırın.'