Çakıroğlu açıklamada şunları söyledi:' Her hafta gündeme düşen konular değişse de; insanımızın değişmeyen tek gündemi var; ekonomik problemler, geçim sıkıntısı ve işsizlik. Hayat pahalılığı, geçim zorluğu, işsizlik... İnsanımızın değişmeyen ve her geçen gün hayatını daha da zorlaştıran temel sorunları bunlardır. İşte Eylül ayının sonuna geldik ve Türk-İş bu ayın açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Bu araştırmaya göre; açlık sınırı 3.049 lira, yoksulluk sınırı da 9.931 lira olmuş.Peki, asgari ücret ne kadar; 2825 lira! Peki, ülkemizde ortalama bir çalışanın, memurun, işçinin aldığı maaş hiç 10 bin lirayı buluyor mu; hayır!

Yani siz milyonlarca insanımızı açlık sınırının altında ve bir o kadar insanımızı da yoksulluk sınırın altında bir ücretle yaşamaya mahkum etmişsiniz! Daha önce defalarca kez söyledim, bugün bir kez daha söylüyorum; öncelikle zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bugünü dünle mukayese ederken, enflasyon, döviz kurunu dikkate almaktan sadece rakamların zikredilmesi vatandaşın değil ama sadece kendinizi kandırırsınız.

Asgari ücret belirlenirken açlık sınırını baz alırsanız, işte zamanla insanlar onun dahi altında bir ücrete mahkum hale gelir.

ÜCRET BELİRLEME MANTIĞININ DEĞİŞMESİ GEREKİYOR

Peki olması gereken nedir ve Saadet Partisi bu konuda hangi adımları atacak?

Öncelikle ücret belirlemede mantığı değiştireceğiz; bu anlayışla bir yere varılmaz.

Bir insana açlık sınırını, hatta onun da altında hayat standartlarını reva görmek zulümdür, zulüm!

Asgari ücrette hedef açlık değil yoksulluk sınırı olmalı ve bunun için 5-10 yıllık planlar yapılmalıdır.

Bugünden yarına değişmeli demiyoruz; adım adım bu ücretler yukarı doğru çekilmelidir.

Sadece asgari ücrette değil, diğer maaşlarda da hızla bir iyileştirme sürecine gidilmeli; bugün 5-6 bin lirayla geçinmeye çalışan insanımızın geliri en azından yoksulluk sınırının üzerine çıkacak şekilde arttırılmalıdır.

'Efendim nasıl olacak bu?' Olur, olur; isteyince, bunun için gayret gösterince olur!

Birilerine 3-5 maaş birden verilebiliyorsa, milyarlarca lira israf edilebiliyorca; insanımıza da bu kaynak bulunur; hatta bulunur değil bu imkan var!

'Bu olmaz' diyenler, oldurmak istemeyenlerdir! İnsanımızı açlık ve yoksulluğa mahkum edenler bunu imkansız görebilirler; fakat biz Saadet Partisi olarak bunun ve daha fazlasının mümkün olduğunu biliyor ve bunu gerçekleştireceğimizin sözünü veriyoruz.

HERKES SUÇLU, BİR TEK KENDİLERİ MASUM(!)

Hakikaten ülkemizin ekonomisi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor.

Bugün iktidarda bulunanlar, ülkemizin nimetlerini kendi aralarında paylaşanlar, bu ülkede külfet çeken insanımızın feryadını duymuyor olabilir. Ya da daha da vahimi, görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeye devam ediyorlar...

Fakat vatandaşın canı yanıyor, bu derin krizin sorumluları ise suçu sürekli başkalarına atıp, kabahati hep başkalarında arıyorlar.

-Bu ülkede soğan fiyatları artıyor; soğan üreticisi suçlu oluyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor; market sahipleri suçlu oluyor.

-Yurt problemi yaşanıyor; barınamıyoruz diyen gençler suçlanıyor. Ev kiraları artıyor; ev sahipleri ve emlakçılar suçlanıyor..

Fakat ne hikmetse iktidarın hiçbir kabahati yok; herkes suçlu, herkes hain; bir tek kendileri masum, bir tek onlar vatansever!

SADECE CEZA KESEREK BU İŞLER DÜZELMEZ

Muhterem arkadaşlar, sopayla, tehditle, gözaltına almakla, kurumları kapatmakla bu işler çözülmez; iktidarın artık bu tutum ve davranışlarından vazgeçmesi gerekiyor.

2010 yılında 'Sokak aralarında bakkal olayı bitmiştir' diyerek küçük esnafa mahalleyi dar eden Sn. Erdoğan şimdi de 'Beş zincir market piyasayı alt üst ediyor' sözleriyle enflasyonun sorumluluğunu üzerinden atmak istiyor.

Artan fiyatlar için marketleri sorumlu tutup, cezalar keserek bu işler düzelecekse;

Her gün yeni bir zamla kabaran elektirik, su ve doğalgaz faturaları için de sayaç okuma personellerini mi cezalandıracaksınız?

Akaryakıt fiyatlarındaki artışı engellemek için istasyon çalışanlarına ve sahiplerine mi ceza keseceksiniz?

Böyle bir mantıksızlık olmaz, bu kafayla problemlerimiz çözülmez; aksine her geçen gün daha da derinleşir.

'Faiz lobisi', 'soğan lobisi', 'patates lobisi' derken sıra geldi 'market lobisi' ile mücadele etmeye!

Hayat pahalılığını marketlere bağlayanlar; akaryakıt, elektrik, konut kirası, inşaat maliyetleri, kitap, kırtasiye fiyatlarındaki fahiş artışların sorumlusu olarak kimi görüyor merak ediyorum.

GÜBRE FİYATLARINDAKİ ARTIŞLAR

Muhterem arkadaşlar; soframıza gelen ürünlerdeki fiyat artışlarının birçok nedeni var; bunlar görmezden gelinemez.

Çiftçimiz ve esnafımız da bu nedenlerin farkında.

İşte bakın gübre fiyatlarındaki artışlar.. Gübre fiyatlarındaki sadece son bir yıllık artış %90 ile %140 arasında değişiyor.

En çok kullanılan DAP gübresinin tonu 2020 Ağustos ayında 2645 lira iken, 2021 Ağustos'ta 6420 lira! Son bir yıllık artış %140!Yine en çok kullanılan ÜRE gübresinin 2020 Ağustos ayı satış fiyatı 2138 lira iken, 2021 Ağustos ayı satış fiyatı 4695 lira! Bir yılda %120'lik bir artış söz konusu.

Peki sorumlu kim? Çiftçilerimiz mi? Çiftçi bu zamlar nedeniyle artık alın terinin karşılığını alamıyor, insanımız market ve pazardaki zamlardan muzdarip; üretici mağdur-tüketici mağdur; ama iktidar hep sorumluluğu başkalarına atıyor.

İNŞAAT MALZEMELERİNDEKİ FİYAT ARTIŞLARI

Muhterem arkadaşlar; tarım da olduğu gibi yine inşaat sektöründe de durum çok farklı değil..

Ev fiyatları, kiralar ve yurt ücretlerinde büyük artışlar söz konusu; insanımız, gençlerimiz bu noktada çok ciddi problemler yaşamakta fakat iktidar yine suçu başkalarının üzerine atmakla meşgul...

İşte bakınız Mayıs 2020'den Eylül 2021'e inşaat malzemelerindeki fiyat artışları şu şekilde;

-Demirin tonu 2 bin 776 liradan 5 bin 614 liraya çıkmış ve %102 artmış.

-Çimentonun tonu %50 civarı artmış.

-PVC'nin tonu 5 bin 477 liradan 19 bin 604 liraya çıkmış ve %258 artmış.

-Aliminyum ve bakırda da %100'ler geçen bir artış söz konusu.

Şimdi suçlu kim? Bu fiyatlar neden artıyor?

Öncelikle tarımda ve diğer tüm sektörlerde ülkemizi dışa bağımlı hale getirenler bu soruyu kendilerine sormalıdır.

Dövizdeki artışlarla, soframızdaki, kira ve faturalarımızdaki zamlar birbirinden bağımsız değildir. İktidar, tüm bu zamlardan sorumludur; algılarla başkalarını hedef göstermekle bu sorumluluktan kaçınamazlar!

SORUMLU İKTİDARDA BULUNANLARDIR

Enflasyonun, yoksulluğun ve hayat pahalılığının tek sorumlusu sizsiniz.

Her şeyin yetkisi sizde olacak, yargı size bağlı olacak, bakan yardımcılarını, daire başkanlarını, hatta özel kalem müdürlerini bile siz atayacaksınız, sizden habersiz duvarların rengi bile değişmeyecek!

Üç dört ayda bir merkez bankası başkanını değiştireceksiniz, 'faizleri indirin' diye emir vereceksiniz, işinize gelmediği için TÜİK başkanını değiştireceksiniz; ama işler yolunda gitmediğinde sorumlu başkaları olacak!

20 yıldır bu dümenin başında siz varsınız ve geminin karaya oturmasından da siz sorumlusunuz!

Fakat bu geminin karaya oturması nedeniyle kara kara düşünmek zorunda kalan milletimiz asla ümitsizliğe kapılmasın. Hiç kimse, bu millete karşı sorumluluk duygusunu kaybeden yöneticilere bakıp da umutsuzluğa düşmesin!

Biz Saadet Partisi olarak, ülkemizin sorunlarını çözme sorumluluğunu üzerimize almaya ve bunun gerekliliklerini yerine getiremeye talibiz.

Biz ekonomiyi elimizdeki sopayla ve cezayla korkutarak değil; akl-ı selim politikalarla yoluna koyacağız.

insanımızı hayat pahalılığı karşısında yalnız ve çaresiz bırakmayacağız. 'dedi.