Turgut açıklamasında şu ifadelere yer verdi; Birleşmiş Milletlerin 1952 yılında Uluslararası bir sözleşme ile getirebildiği, kadınlara seçme ve seçilme hakkını, Mustafa Kemal Atatürk, bütün dünya ülkelerinden önce 3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde,26 Ekim 1933'te köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde, nihayetinde 5 Aralık 1934'te ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türk Kadınına tanımıştır.

1935 yılında yapılan genel seçimde 18 kadın milletvekilinin seçildiği ve 'kadın milletvekili sayısı ile' dünyada ikinci sırada yer alan Türkiye'den 84 Yıl sonraki Türkiye tablosuna baktığımızda ise Türk kadını maalesef temsiliyet oranı bakımından istenilen noktada değildir. Her ne kadar 2018 seçimlerinde mecliste kadın temsil oranı bir önceki seçimlere göre artarak %14'den %17'ye çıkmış olsa da bu artış son derece düşüktür. Nitekim Dünya Ekonomik Forumu kadın-erkek eşitliği raporunda, ülkemizde cinsiyet eşitliğinin en kötü olduğu alanlar, siyaset ve kadın istihdamı olarak belirtilmiştir.

Geleneksel cinsiyet rolleri, kadınların toplumsal fırsatlardan eşit yararlanamaması, kadınların siyasal/sivil örgütlere katılımında yaşanan zorluklar, siyasette egemen erkek modeli gibi birçok etken kadınların siyasete katılımında engel olmaya devam etmektedir. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine katılamaması, siyasette eşit oranda temsil edilememesi, her şeyden önce bir demokrasi meselesidir. Kadınların karar verici konumlarda ve siyasette yeterli sayıda temsil edilmemesi, yaşamın her alanında giderek cinsiyet ayrımcılığının kökleşmesine, kısır döngü halinde devam etmesine ve gerçek demokrasinin yaşama geçirilememesine yol açmaktadır.


Erkek egemen siyaset, iktidarına ortak istememekte; 'ister gibi yaparak' göz boyamakta, algı operasyonu yapmakta, 'sesinizi çıkarmayın şimdilik bununla idare edin' demektedir. Oysa ki; erkek şiddetinin, tacizin, tecavüzün, ölümün, küçük yaşta evliliklerin, çocuk annelerin arttığı, kadınların eğitim hakkının elinden alındığı ve eve hapsedildiği, iş hayatından uzaklaştırıldığı, devlet ya da özel kurumlarda karar mekanizmalarına sadece erkeklerin getirildiği ve daha sayamadığımız birçok 'hak ihlallerinin' yapıldığı ülkemizde, kadın bakış açısına ihtiyacımız bulunmaktadır. 1925'te Kastamonu'da yaptığı konuşmada 'Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.' diyen Mustafa Kemal Atatürk kadın-erkek eşitliği ilkesinin önemini daha o yıllarda ortaya koymuştur.

31 Martta yapılacak olan yerel yönetim seçimlerinde kadın adaylara daha fazla yer vererek ülkemizin cinsiyet eşitliği alanındaki kötü karnesini düzeltmemiz adına bir adım atılması mümkün olup, tüm siyasi partilere bu konuda duyarlı olmaları konusunda çağrıda bulunuyor ve tüm kadınların Dünya kadın hakları günü ve ülkemizdeki kadınlarımızın seçme ve seçilme haklarını edinmelerinin 84. Yıldönümünü kutluyoruz.