7 haziran seçimlerinin Ak Parti açısından bir çok sonucu var.

Birinci ve en önemli sorun Türkiye`nin birinci partisi olması ve hükümeti kuracak salt çoğunluğu bulamaması.

Aldığı oy ile kendisine rakip partiyle ararasındaki oy farkı yüzde onsekiz ve üzeri.

Böyle bir tablo ile karşı karşıya geldi.

Seviniyoruz birinci partiyiz diye.

Sevinemiyoruz hükümeti kuracak kadar milletvekili sandalyesine ulaşamadiğımız için.

Yine de sonuç Ak Parti için sevindirici.

Şimdi aslında parti içi özeleştiri zamanı.

1. Ak Parti kurulurken statüko ile mücadele etmek için kuruldu.

Şartlar Ak Parti`ye iktidar yolunu açtı.

2002 yılında ki şartlar 13 yıllık iktidar ile sürekli değişime uğradı ve Ak Parti devletci bir parti durumuna geldi.

2. Ak Parti kurulurken her kesimden farklı siyasi aktörler ile yola çıktı.

İsmi siyaset ile anılan ve bölgesinde sevilen sayılan kişileri kadrosuna aldı.

Adına Türkiye davası dedi.

Bu isimler zamanla partinin kadrolarından yavaş yavaş uzaklaştılar.

Hatta uzaklaştırıldılar.

Sonuç da parti içinde isim yapan ve ismi parti ile anılan ve de güven duyulan kimse kalmamış.

Bir de zaman içinde toplumun kendi içinden çıkardığı isimlere parti içinde yer vermeyi hiç düşünmemesi de partiye zarar verdi.

Aday tespiti yapılırken sanki meclise memur kadrosuna adam alır gibi aday gösterilmesi.

Bakın kadrolara hepsi memurluk yapma kabiliyeti olan adamlar.

Okumuş bir ekip.

Sanki bu millet okumayanı ya da üniversite mezunu olmayanı sevmiyor.

Adam okuma fırsatı bulamamış ancak toplum tarafından sevilecek kadar kendini iyi yetiştirmiş ola bilir.

Bu adamlar sevilen ve güven duyulan siyasi aktör olmalıydı.

3. Ak Parti çözüm sürecini sadece kendi içinde değil bütün siyasi ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte yapmalıydı.

Gelen tepkiler sadece Ak Parti`ye olumsuz şekilde etkilememeliydi.

Kucağımızda büyüttüğümüz çözüm sürecini son dakikada yok saymamız HDP gibi kürt milliyetçisi olan bir partiye barajı aşacak kadar oy bütünlüğü sağlanmasına yol açmıştır.

4. San ki milletin içinde ama millete tepeden bakan il ve ilçe teşkilat yöneticilerinin iş başına getirilmesi.

Parti içi demokrasinin işletilmesi.

Bize bir şey olmaz anlayışının sonucu bu seçimler de alınan oy oranı ile yakından alakalıdır. Kimse milletin üzerinde değildir.

Ankara millet dedikçe teşkilatlar sanki milletin tepesine çıkıyor.

Etrafa bir bakın.

Arazide arazi olmuş bir teşkilat.

5. Millet cebine girene bakar. Eyvallah yol yap uçak yap köprü yap havaalanı yap uzaya git ama milletin cebine de bir şey girsin.

Asgari ücrete bu milleti mahkum etme.

Taşeron işçiye bir bak.

Emekliye sende kazan de.

İşsizlik evet var ama çözüm de var de.

Bu maddeleri her gün çoğaltmak mümkün.

Yarınki yazımızda bu konuda daha detaylı ve özeleştiri yaparak yazmaya devam edeceğiz.

Devrimde devrimi yazmak gerekir.

Twiter: Turgut Tuna