Son siyasi gelişmelerden sonra tartışmalar lider etrafında toplanmaya başladı. Kendisini muhalif diye konumlandıranlar, lider-önder kavramını kolayca “diktatör” altına soktu...

Başkaları bu kavramı ileri götürerek “Hitler”leştirdi. Sanıyorum bu yapılırken; lider deyince akıllarına olumsuz bir niteleme gördükleri “führer” geliyordu. Lider’in onlara çağrıştırdıkları, sadece vahşet saçan kişi(ler) değildi. Siyasal Yönetim biçimi de aynı şekilde lider ile birlikte ortaya çıkarıldığı görüldü.

Yani lider ile totaliterizm eşit sayıldı. Kısacası; Lider, öyle ya da böyle olumsuz olarak oluşturulmuş imajlar kullanarak sunulan siyasal bir nitelemeyle algılara dayatıldı.

Bunun geçmişi uzunca fakat siyasi temelleri felsefi temellerinden daha keskin. Batı’daki din-devlet çatışmasında lider kavramının aldığı şekil belirleyici olmuştur. Sonra sanayi dönemi savaşların ve ideolojik mücadelelerin içinden nefretle doğan “lider” kavramını da hesaba katmamız gerekir.

Sonra; Demokrasi’nin “mantığı” içinde lider, göze batan ve hazmı zor bir şeye dönüştürüldü. Herkesin ve herşeyin eşitlendiği bir dünyada liderin işi hiç kolay görünmüyordu.

Diğer kavşak noktalarını sıralayabiliriz. Mesela; Fransız Devrimi, siyasetin artık yatay düzlemde kurulacağının ilanıydı: Lider de kimdi, kim olabilirdi! Burada Hükümdar Tanrının, hükümdarlığını insana devretmesi yeterli bile görülmedi. Onu hatırlatacak şeylere de tahammül edilmedi.

İnsanların her biri tanrı gibi iktidar sahibi olmalıydı. Bunun gibi örnek noktalara bakmak bizlere “Lider” kavramının anlam eksenlerini anlatır. Bütün anlatılardan ortaya çıkan şey; Lider’in siyasal düzleminin ontolojik (felsefi) düzleminden daha baskın olduğudur.

Onu düşünce alanına taşıyan ve değiştiren şey, siyasal alandan başlayan dönüşümdür. Pekii bu dönüşüm, Lider’in kendisini mi yoksa görüntüsünü mü değiştirebilmiştir? Lider ortadan kalkmış mıdır?

Lider’i sembolik bir makam ve mevkiye indirgemek modern siyaset için gerçek bir çözüm olabilmiş midir?

Günümüzde Lider, kendisine yüklenen ya da kendisinin yüklendiği niteliklerden bağımsız olarak kabul ediliyor. Bu ise, tuhaf ve karışık bir durum üretiyor. Şayet Lider’in bizatihi kendisi olumsuz bir şey ise; neden sadece siyasal alandaki kötü olsun ki?

Cemaatlerdeki ya da toplumdaki diğer tüm alanlardaki liderler aynı payı alması gerekmez mi! Hatta bir adım daha ötesi peygamberler de insan olması dolayısıyla neden bundan azad olsun!

Hangi rasyonel kriter, mantıksal süreç Peygamberleri yahut tarihsel şahsiyetleri bundan uzak tutabilecek! Görülen o ki; aklımız birçok siyasal kavramın tasallutu altında konumlanmıştır.

Bütün kutsal değerlerin sıyrılıp atıldığı bir algıda halen “Lider kültü”nden bahsetmek başka bir ironi. Kutsamanın ve kutsanmanın, tapınmanın ve tapmanın anlam zincirinden boşandığı bir boşlukta kült’ün söyleyeceği fazla şey olmasa gerek.

Demek ki; sorun Lider kültünün olması değil, o kültün hangi siyasal alanda anlam bulduğu, hangi zeminde varlığını sürdürebildiğidir. Zira Lider öyle ya da böyle her zaman toplumsal prestijle kurulur. Düşüncede bile benzer fonksiyonel işlemler görülür.

Recep Tayyip Erdoğan üzerinden oluşturulan “Lider kültü”

Kitleler siyasal figürlere her zaman doğru yaptıkları için bağlılık göstermezler. Bundan ziyade İnsan varoluşsallığını oluşturan bağlarla bağlanırlar. Chantal Mouffe’un modern siyasetin dışarıya attığı, anlamadığı şey dediği duygular/unsurlar burada devreye girer: Tutku, keyif gibi insani hasletler aynı zamanda kitlesel özdeşimlerde kendini inşa ettiği yer olur.

Fakat AK Partililerin Erdoğan’a olan teveccühlerini olumlu anlamdaki lidere ne denli katkı yaptığı sorgulanmalıdır. Zirâ kitlesel teveccühle siyasal teveccüh her zaman aynı doğrultuda ilerlemez.

Bazı durumlarda ve giderek artan biçimde AK Partililerin Lider vurgusu tehlike içerir. Erdoğan’ı “Tekadam” yapmaya çabalayan uygulamaların, muhafazâkar siyaset imkanını da Erdoğan’ı da bitireceği kolaylıkla görülebilir.

Öte yandan bu uygulamaların Liderin siyasal anlamının içini boşaltır. Onu karikatürize eder. Ortaya Kuzey Kore örneğindeki Lider tipi çıkarır.

İngiliz Kraliçesini, İspanya Kralını, Japon Kralını vb. Kuzey Kore’deki, Ortadoğudaki siyasal Liderlerden ayıran siyasal anlam düzeyleri vardır. Liderin sosyo-kültürel değeri, varlığa ilişkin olduğu ve kaldığı müddetçe derinleşir.

Net bir şekilde ayrım yapmak gerekirse; Erdoğan’ın liderlik vasıflarına sahip olması ile çok ciddi tehlike içeren onu ‘Tekadam’a çevirme sendromu arasında fark bulunur.

‘Tekadam sendromu’nu, sadece iktidar ilişkilerine - gücüne dayanarak ayakta kalan bir cesete benzetebiliriz. Göstermelik ritüeller, cesedi ayakta tutan destek olduğu müddetçe devam eder. Her şey ipler çözülene kadardır. Erdoğan’a yapılmaya çalışılan şey, bir taraftan ipleri çözme işlemidir.

Twitter: @servetkzlay