Geçtiğimiz hafta “Türkiye İstatistik Kurumu” (TUİK) tarafından açıklanan “yaşam kalitesini şehirler bazında ölçen” araştırma sonuçlarında, Sakarya’nın yaşam kalitesi bakımından 2. sırada yer alması kendilerine muhalif adını veren bazı gazetecileri “şok etti.”

Yıllardır öne sürdükleri “yalan”, “dolan“karalama” ve “iftira” kaynaklı iddiaları ve görüşlerinin istatistik verilerle yalan olduğunun ortaya çıkması onları “çıldırttı.”

İlk şoku atlatan bu gazeteciler ellerinde hiçbir veri olmadan, istatistik verilerinin gerçek olmadığını öne sürmeye başladılar.

Yalanla, dolanla, hikâyeyle “güneşi balçıkla sıvama” uğraşına girdiler.

Bu gazetecilere son olarak ta Gürkan Kılıç katıldı.

Medyabar.com adlı haber sitesinde yazmaya başlayan Kılıç, önceki gün ki yazısında TÜİK tarafından yapılan araştırmanın istatistik verilere dayanmadığını ve sadece halkın algısına göre bir araştırma yapıldığını iddia etti.

Kendisini araştırma konularında “uzman” ilan eden Kılıç yazısında araştırmada uluslaraarası kriterlerin kullanılmadığını söyleyerek, araştırma sonuçlarını paylaşan siyasilerinde komik duruma düştüğünü öne sürüyor.

Kılıç’ın iddiaları “gerçeği yansıtmıyor” demek yerine “düpedüz yalan” olduğunu söyleyeceğim.

TUİK’in algı araştırması yaptığını iddia eden Kılıç yazısında “fütursuzca sallayarak” algı operasyonun babasını yapıyor.

Eskiden halkın ve okurların bir haber veya bir iddianın gerçekliğini anlamaları zordu.

Bir bilgi ya da iddia kolayca doğrulanamazdı.

İletişim araçları sınırlıydı. Halk çoğunlukla, “verilenle” yetinmek zorunda kalırdı.

Günümüz ise “bilgi” ve “haberleşme” çağı.

Artık herkes habere ve kaynağına bir tıkla ve farklı kaynaklardan ulaşabiliyor.

Bu durum halk için bir şansken, yalan dolan ve iftiradan beslenen gazeteciler için ise bir dezavantaj…

Bilgi ve bilgiye ulaşmak artık bu gazetecililerin elini/kolunu bağlıyor. Manipülasyon yapmalarına olanak vermiyor.

Yalanları “yalancının mumu yatsıya kalmaz” misali ellerinde patlıyor.

Yani “yediremiyorlar”

TUİK’in resmi sitesine girdiğimizde ve “İllerde Yaşam Endeksi Araştırmasına” tıkladığımızda araştırmanın boyutunu, kriterlerini, istatistik verileri ve dünyada ki uluslararası araştırmalarla benzer ve farklı yanlarını en ufak detaylarına kadar görüyoruz.

TUİK’in “İllerde Yaşam Endeksi” çalışmasında boyut ve göstergeler belirlenirken “OECD’nin Daha İyi Yaşam Endeksi çerçevesi” ve “ülkemiz koşulları” temel alınmış.

Yaşamı bir bütün olarak ele alan araştırma; ekonomik boyutun yanı sıra halkın günlük yaşamı, öznel algıları, sosyal yaşamları, yaşam memnuniyeti ve yaşanılan çevre gibi kavramları da içine almış.

İstatistik veriler kadar bireylerin öznel algıları da kullanılmış.

Yani sadece verilerle yetinilmemiş ve halkın da görüşleri alınmış.

İllerde Yaşam Endeksi çalışmasının temel amacı ilde ki yaşamın tüm boyutlarını göstermek kadar izlenmesine ve iyileştirilmesine altlık oluşturacak bir gösterge sistemi geliştirmek.

Araştırma sonuçları illerin farklı yaşam boyutlarındaki güçlü ve zayıf oldukları yanlarını belirlemelerine, eğilimlerini izlemelerine ve söz konusu unsurları karşılaştırmalarına yardımcı olacak verileri bizlere veriyor.

Araştırma sonuçlarının yerel yöneticilere, iktidar ve muhalefet ile STK temsilcilerine yol gösterici olma özelliği de var.

Bu kesimler araştırma sonuçlarına göre sağlıklı, reel ve halkın memnuniyeti odaklı politika ve çalışmalar üretebilirler.

Öte yandan Kılıç yazısında Sakarya’nın 1. sıra da yer aldığı konut sonuçlarının halkın görüşlerine göre ortaya çıktığını iddia ediyor.

Oysa ki Sakarya’nın 1. sırada yer aldığı konut ve sivil katılım, 6. sırada yer aldığı sosyal yaşam ile 14. sırada yer aldığı çevre gibi üstlerde yer aldığı alanların tamamına yakını istatistik verilere dayanıyor.

İstatistik veriler kadar halkın görüşlerine de başvurulan yaşam memnuniyetinde ise Sakarya 15. sırada.

Haberin ve bilginin kaynağına kolaylıkla ulaşabildiğimiz günümüz de Kılıç, “manipülasyonlarında” bile “kılı kırk yarmak” ve daha “dikkatli” olmak zorundaydı. Fütursuzca sallamasının halk ta bir karşılığı olamaz.

Kılıç’a gazetecilik mesleğinin halka karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatarak “muhalif gazeteciliğin” bile “asgari bir tutarlılığı”, “namuslu bir tavır alışı” ve “dürüstçe bir muhalifliği” de içermesi gerektiğini söyleyebilirim.

Twitter: @huseyinozcelik