Lozan'ın 2023'te gizli maddelerinin yürürlüğe gireceğini varsayarak 2023 hedefi konuldu. Neredeyse tüm planlar da buna göre yapılıyor. Lozan'ın gizli maddesi olup olmadığını da aslında tam manası ile bilen yok.

En azından benim çevremde bilen yok.

Madenlerimizin çıkarılması ve işletilmesi ile ilgili bir madde olduğu ben kendimi bildim bileli konuşulur durur.

Anlaşmaların işletilmesi güç meselesidir.

Anlaşma yapmak da öyle.

Lozan'da çözülemeyen bir Musul Kerkük meselesi var. Tarih okuyanlar bilir.

Sorun daha sonraki görüşmelere kalmıştır. En sonunda da "Irak'ın toprak bütünlüğü olduğu sürece bu iki bölgenin Irak'ta kalması" kararlaştırılmış ancak Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulması durumunda Musul ve Kerkük'ün Türkiye'ye verilmesi kararlaştırılmıştır (1926 Ankara Antlaşması).

Şimdi Ankara'da davul zurna ile karşıladığımız, kendilerini temsil ettiği iddia edilen bezi arkalarına astığımız, resmi törenle karşıladığımız, dünün teröristi barzani Musul ve Kerkük'te bir referandum yapmaya hazırlanıyor. Bölgenin bağımsız bir Kürt devleti olması için adım atacaklarını açıklıyor.

Lozan'daki gizli maddeleri düşünmek yerine Ankara Anlaşması'nın açık maddelerine bir göz atarsak bu gelişme bizim için çok olumlu.

Adamlar referandumu yapsınlar. Bizim buna karşı çıkmamız gerekli değil.

Daha sonra bağımsızlıklarını da ilan etsinler. Bu durumda Irak'ın resmi olarak toprak bütünlüğü de bozulmuş oluyor.

Bu durum da yaşandıktan sonra Türkiye Ankara Anlaşması'nı ortaya çıkarsın ve Musul ile Kerkük'ü yeniden Misak-ı Milli'ye katsın.

Elbette bu bahsi geçen süreç sandığımız kadar kolay olmayacaktır.

Dünyada çok daha farklı gelişmeler, çok daha farklı entrikalar olacaktır.

Belki ülkenin başka kesimlerinde farklı sorunlar ortaya çıkacak ya da çıkarılacaktır. Belki ekonomik temelli krizler çıkarılacak, belki de çok daha can sıkıcı gelişmeler yaşanacaktır.

Ancak her ne olursa olsun Türkiye'nin Musul ve Kerkük'teki konsantrasyonunu kaybetmemesi gereklidir.

Büyük devlet olmak haklarını sonuna kadar savunmayı gerektirir.