Büyük siyasi değişimlerin çoğu meydanlarda şekillenmiştir.

Mısır’ın meydanları da büyük bir siyasal değişimin,“belki” Şarkın makûs talihini değiştirmek için meydan okumanın yeri olabilir. Mısır’da, meydana gelen şeyler, oraları belirli bir mekân olmaktan çıkardı.

Meydanlar bir taraftan genişleyerek coğrafyaya yayılırken diğer taraftan da dünyaya yön verdiğini düşünen kuvvetleri dışarda bırakarak daraldı. Bu yayılma ve daralma, siyasal düzlemi belirli hatlarla keskinleştirdi. Dünyaya “siyasal değerler” ihraç eden Kıta Avrupası ve ABD, çıkarlar sözkonusu olduğunda ihraç ettiği “siyasal değerlerini” çiğnemekten imtina etmedi.

Siyasi değişimlerin öncüsü olarak kendini her zaman meydana atan Batı, bu imajını her daim değişmez bir hakikat olarak göstermeyi başarmıştır. ‘Siyasal Meydan’ deyince akla Paris’in gelmesi sanki zorundaymışcasına, onun dışındakiler sanki sadece bir taklitmişcesine zihinlerimiz üretilmiş göstergelerce zapturap altına alınmıştır.

Buna göre; Avrupalının yaptığı her türlü şey gibi siyasi gelişmeler-değişimler insanların kaderini doğrudan ve evsensel bir şekilde etkiler fakat onun dışındakiler ne yaparsa yapsın, hangi değişimleri gerçekleştirirse gerçekleştirsin beyhude bir çaba olarak kalır. Devrim sadece “Fransız Devrimi”dir.

Mısır Meydanlarının gösterdiği işaretler, bu meydanların ta Sakarya’ya kadar uzanıp uzanamayacağını gösterecektir. Zirâ Sakarya’da yapılan destek gösterileri; Mısırda olanlarla siyasal olarak aynı algılamaları - talepleri besleyen ve tekrar üreten söylemler oldukça meydanların Sakarya’ya uzandığı bir yandan söylenebilir fakat bu uzama (genişleme-yayılma) sorunlu alanları da kapsar.

Zirâ adaletsiz uygulamalar üzerinden yapılan“Demokrasi- Diktatör” ikilemi; ahlâkî hatta teolojik bir değer denklemi olarak sunulur. Sonra; bu gösterge, Demokrasinin mutlak hakikati ve üstünlüğü ile zaten peşinen kabullenilmiş, inanç haline getirmiştir. Madem denklem Demokrasi lehine kurulmuş ise; bu, kendisine meydan okunan Batının “siyasal değerleri”ni yeniden inşâ etmek olacak mıdır? Yoksa bu “(siyasal) değerler” evrensel bir hakikat olarak kabul edildiği için, onun genişlemesi insanlığın aslî vazifesi mi olacaktır?

Demokrasinin ele geçirilemez tanımlarına yeni bir tanım olarak eklenen onun bir “değer olduğu”tanımı, bir kenara bırakılarak şu da sorulabilir: Coğrafyanın siyasal sorunları, sadece diktatörlüğü merkeze alarak çözülebilir bir mesele midir? Demokrasi lehine yapılan bir tercih zorunlu olacaksa; onun dışında başka bir siyasal yönetim şekli nasıl bulunacaktır? Sonra; Diktatörlüğe karşı yapılan herşey, Demokrasi olmaz mı? Bu durumda Demokrasinin dışında kalan ve yok sayılan şeyler de(monarşi, aristokrasi, oligarşi vb) onun parçası sayılmayacak mıdır? Ya da Diktatörlükle kastedilen şeyler, diğer yönetim şekillerinin tümünü mü kapsayacaktır? Benzeri şeyleri sormak, tehlikelidir ve insanı “demokrasi düşmanı” yapar. Zirâ Demokrasi lehine sunulan araç-amaç, faydalı-zararlı algılamasının uzağında kalır.

Uzun bir süreden beri Şark, kendini şekillendireceği bir model olarak Batıyı aldı ve bu hedefe yönelik her türlü gayreti gösterdi fakat Mısır’daki meydanlar farklı açıdan bu şekillendirme sürecini tartışmak için kapıları aralayabilecek bir imkân oldu. Artık biz Batıya nasıl benzeyeceğimiz değil, Batı bize ne sûretle benzeyeceğini tartışmaya başladık. Yani bizlere savaş yoluyla Demokrasiyi getirenlerin, Mimarimizi yine savaş yoluyla yıkıp değiştirenlerin şehirleri ne zaman nasıl bizlere benzeyecek, ne zaman ve nasıl onların da yöneticileri festival gibi kutlamalarla değil, sokak ortalarında katledilecek… vb…

Mısır’daki meydanların Sakarya’ya Uzanması, demek ki; iki çelişik siyasal durumun algılanmasıyla alakalı.

İlki; Demokrasiyi bir bayrak yarışına dönüştürülmesi yani daha radikal demokratikleşmeye sahip çıkma, onun “Siyasal değer” olarak benimsenmesi. Bu durumda bir “meydan okuma” değil, üzerine vazife almak ya da bir memuriyet meydana çıkar.

İkincisi; “siyasal değer” ve onu üretenlere karşı yeniden kartların karılması, sorgulamaların doğru yapılması. Şayet bu meydanlarda atılan çığlıklar, dökülen kanlar “mazlum bir adamın” tekrar Cumhurbaşkanlığına getirilmesi olarak popülize edilirse, bu sadece bir gösteri olur ve gösteri olarak kalır. Mısır Meydanlarının Sakarya’ya kadar uzanmasını sağlayan şey, onun neyi kalıcı olarak söyleyebildiğidir.

Başka bir mesele daha var: Acaba Sakarya, Mısır Meydanlarına uzanabilir mi? Yani Sakarya’dan Mısır Meydanlarına kadar uzanabilecek ne kadar büyük bir yol kalacak?

www.twitter.com/servetkzlay