İmralı mektupları altında basına sızan yazıların birçoğunun doğru olduğu ; gerek Gülten Kışanak’ ın havaalanında kırdığı potla gerekse Selahattin Demirtaş’ın Erbil de yaptığı açıklamalarla bir bakıma kanıtlanmış durumdadır.

Peki ne demek isteniyor bu mektuplarda. Abdullah Öcalan ne anlatıyor orada bulunan insanlara . Abdullah Öcalan söze başlarken şöyle diyor “bu süreçte zafiyet olursa ben yokum”. Aslında burada zaten en rahat olan o. Dışardaki bir çok bürokrattan daha iyi içişlerindeki ve devletin kademelerindeki olaylara hakim. Gerçekleşen her olaydan haberi var ve tedbirler bile alıyor. Bu durumda demek ki yokum dese de varım dese de en etkilenmeyecek olan oydu . Ta ki Gülten Kışanağ’ın 8 mart dünya kadınlar günü altında yaptığı açıklamalara kadar. Ne alakaysa kadınlar günü mitinginde Öcalan’ın bağımsızlığını çığırıyor meydanlarda. Bunun olacağını hükümetin buna evet dediğini söylüyor. Tamam biz barış dedik te bu kadar uzun boylu da demedik. Tezgah zaten önceden planlı. Kadınlar günü bahanesi işin aslında. Öcalan’a özgürlük pankartları ve Bağımsız kürt ülkesi posterleri çoktan hazırlanmış. Demezler mi insana sayın Kışanak “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu”. Kadınlar gününe neden Öcalan’ı dahil ediyorsun. Çık yap mitingini doğuda ki okuyamayan kızları konuş, erken evlendirilen kızları konuş, orada başlık parası için bir mal gibi satılan kızları konuş…Konuşulacak o kadar çok şey varken o bölgedeki kadınlarımız kızlarımız ile ilgili ; bizimkisi çıkmış Öcalan’a özgürlük bağımsız kürt ülkesi diyor.
Bu olayları üzülerek izliyoruz. Görüyoruz ki Öcalan’ın ben yokum demesindeki amaç ta burada yatıyormuş. Eğer olurda bu iş tökezlerse özgürlük umudu sonsuza kadar bitecek, tökezlemezse bağımsızlık isteyebileceği durum devam edecek. Tamam barışa katkısı olsun da bu kadar uzun boylu olmaDiyor ki Öcalan “süreç başarısız olursa eylemler büyük olur”. Biz zaten bu kumarın farkındayız. Sıkıntılarımızı bir önceki yazıda anlattık. “Bu süreç için atılan en büyük ve en önemli adım Demokratik kurtuluş ve demokratik yaşam süreci Söyleyin AKP’ ye benimle oyun olmaz “diyor. Ya ne zaman bu kadar önemli bir şahsiyet oldu diyeceğim fakat 90 milyar dolara hükmediyor. Bugün en zenginimizin 4 milyar dolar servetini varsayarsak konuşur tabi. Ama bazen hızını alamıyor “AKP’ yi ayakta tutan biziz. AKP bizim sayemizde var” diyor. Bu hale nasıl düştün sen diyorum. Bu milletin yarısı boşuna mı var peki. Öcalan” darbeyi engelledim” diyor. Bizde buradan şunu çıkarıyoruz; Hakan Fidan yargılansa ki gitmedi; gitse tutuklanacaktı. Sonra sıra başbakana gelecekti. Çünkü oraya onu atayan başbakandı ve ona sormadan hiçbir eylemde bulunamazdı. Bunu yapan güçler başbakanın ameliyat tarihlerini seçmişlerdi . O tarihlerde başbakan ameliyatı geciktirmese MİT başkanı alınacaktı. başbakan uyandığında vatana ihanet eden adam olacaktı. KCK ve PKK eylemler yapacaktı .Üstüne sokağa dökülmüş Kürt halkı. Doğuda ve güneydoğuda kurulan hain pusular neticesinde onlarca şehit. Yine kaos içinde Türkiye. Adına darbe denmese de yapılmış bir darbe. Düşürülmüş bir hükümet. Bunu engelleyen de demek ki oymuş . Başbakanın müthiş kriz yönetimi teknikleriyle bunların hepsini iyi yönetmesi falan da onun sayesindeymiş. Meğer iktidarı da o ayakta tutuyormuş. Bu söylenenlere sadece bir cümle özet diyorum “uyan ey gözlerim gafletten uyan”.