SAÜ Kültür ve Kongre Merkezinde katliamın 28'inci yıldönümü dolayısıyla gerçekleşen programda SAÜ Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Haluk Selvi ve SAÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ferruh Tuzcuoğlu konuşmacı olarak yer aldı. Programa Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, Azerbaycan İstanbul Başkonsolosu Hayyam Daşdemirov, SAÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Temel Gürdal, Sakarya Kredi Yurtlar Kurumu İl Müdürü Arif Özsoy, Sakarya Valiliği Etüt ve Proje İl Müdürü Taylan Şanlı, Türk Dünyası Akademi Başkanı Nesim Yalvarcı, Hocalı Katliamı gazileri, öğretim üyeleri, öğrenciler ve çok sayıda seyirci katıldı.

Saygı duruşu, iki ülkenin milli marşının okunması ve Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda, merhum şair Zelimhan Yakup'tan günün anlam ve önemini anlatan bir şiir okundu. Programda protokol konuşmalarının ardından Prof. Dr. Haluk Selvi ve Doç. Dr. Ferruh Tuzcuoğlu, Karabağ sorununu ve Hocalı soykırımını anlattı.

'Kardeşlerimizle beraber teknolojik gelişmeyi ön planda tutmamız gerekli'
Programda bir konuşma yapan Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, 'Her ne kadar uzak olsa da ruh ve inanç dünyamızda bizler biriz, kardeşiz. Bizler bu acıyı yaşamadık ama bizler de aynı acıyı çektik, aynı durumu yaşadık. Hocalı, Musul, Balkanlar ve birçok coğrafi bölge de aynı acıyı paylaştı ama bu acı bitmiş değil. Bunun için daha çok birlikteliğimizi, kardeşliğimizi, dostluğumuzu ve dayanışmamızı arttırmamız lazım. Mayamızı çok iyi tanımamız gerekir. Bizi kardeş yapan ne? Niye biz Azerbaycan'a kardeş diyoruz? Niye Hocalı katliamını kendi katliamımızdan farklı görmüyoruz? Çünkü Kurtuluş Savaşında aynı acıyı onlar da bizim için yaşadılar. Bizler de yaşamaktayız ve dünya üzerinde birçok bölgede yaşamaya devam ediyoruz. Bunun tek çaresi var. Bilimde ve teknolojide mesafe almamız gerekli. Kardeşlik bağlarını sıklaştırıp, kardeşlerimizle beraber teknolojik gelişmeyi ön planda tutmamız gerekli' ifadelerini kullandı.

'İhtilaflı bir bölge oluşturulmak istendi'
Prof. Dr. Haluk Selvi, konuşmasında Hocalı Katliamının nasıl yaşandığıyla ilgili süreci anlatarak, Karabağ'ın Azerbaycan Cumhuriyetinin bir bölgesi olduğunu belirtti. Mihail Gorbaçov'un Sovyet Rusya'nın dağılma döneminde 1987 yılında Karabağ'ı Ermenilere bıraktığını söyleyen Selvi, 'Gorbaçov bu bölgeyi Rusya'dan sonra ihtilaflı bir bölge oluşturmak, Ermeniler ve Azerbaycanlılar arasında çatışma başlatmak ve kendisinden sonra o bölgede tekrar Rus kuvvetlerinin bulunmasını sağlamak amacıyla, bu coğrafyayı, tarihi, kültürü, medeniyeti, inancı ve her şeyiyle Türk olan Karabağ'ı Ermenistan'a bırakmıştır. Bunun içinde bölgede yüzde 75 oranında nüfusa sahip olan Türklere karşı Ermenileri silah, top ve tank gibi mühimmatlarla desteklemiştir. Ruslar ellerindeki silahları Ermenilere bırakarak çekilmişlerdir' dedi.

'Karabağ Türk yurdudur'
Karabağ'da Türksüzleştirme politikası uygulandığına işaret eden Prof. Dr. Selvi, 'Karabağ bir Türk yurdudur, İslam memleketidir. Karabağ bizimdir ve geçen yıllar arasında işgal ve zulüm altındadır. Karabağlılar bir kaçkın olarak 28 yıldan bu yana Azerbaycan'ın farklı coğrafyalarında yaşamaktadır. Tabii ki aynı zamanda bu bir soykırım hadisesi değildir, bir göç hareketidir. Karabağ'da 40 yıl içerisinde her şey tersine döndü. Bugün Karabağ coğrafyasında yaşayan Türk bulamazsınız, Müslüman bulamazsınız. Ermenistan burada müthiş bir sürgün politikası uyguladı. Yaklaşık 10 yıl boyunca Azerbaycan'a geçmiş olan 1 milyon Karabağ kaçkını, bugün Suriyelilerin yaşadığı yoksulluk ve acıyı yaşadı' diye konuştu.

Ermeniler diasporayı çok iyi kullanıyor'
Dünyada hiçbir milletin Ermeniler kadar iyi propaganda ve diaspora çalışması yapamadığını belirten Prof. Dr. Selvi, 'ABD'li tarihçi Justin McCarthy, 'dünyada hiçbir millet Türkler kadar mağdur bir duruma düşürülmedi. Hem katledildi, hem soykırıma uğradı hem de dünya nezdinde soykırım yapan bir millet olarak anılmaya başlandı, bu çok garip bir soykırım' demiştir' ifadelerini kullandı.

'63 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı olmak üzere toplam 613 kişi katledildi'
Abdurrahim Karakoç'tan 'Karabağ'a Mektup' adlı şiiri okuyarak konuşmasına başlayan Doç. Dr. Ferruh Tuzcuoğlu, 'Bildiğiniz üzere, bundan 28 yıl önce Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermeni kuvvetleri, yüzlerce Türk'ü katletti. 336. Sovyet Mekanize Alayı'nın da desteği ile Hocalı kasabasına giren Ermeniler kadın, çocuk ve erkek ayrımı yapmadan, işkenceye varan yöntemlerle, eşine az rastlanır bir katliam gerçekleştirdi. Ermeni kuvvetleri, 25 Şubat'ı 26 Şubat'a bağlayan gecede, bölgedeki Sovyet askerlerinin de desteği ile Hocalı kasabasında, 63 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı olmak üzere toplam 613 kişiyi katletti, bin 275 kişiyi esir aldı. Yaşanan sadece insanların katledilmesi değildi. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çocuğun insanlık dışı muamelelere maruz kaldığı tespit edildi' şeklinde konuştu.

'Karabağ bir sorun değildir, bir işgalin adıdır'
Karabağ'ın bir sorun değil, bir işgalin adı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Tuzcuoğlu, 'İşgal edilmiş Azerbaycan toprakları şartsız boşaltılmalıdır. Ermenistan olarak adlandırılan topraklar bile Türk topraklarıdır. Ermenilerin Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesi, Kafkasya'da Azerbaycan ve Türkiye halklarının gücünün azaltması için Birinci Petro'nun 'Küçük Kafkasya' siyasi projesinin anahtarıdır. Amaç Türkiye Türklerinin Asya'daki kardeşleri ile bağlantısını kesmektir' dedi.

'Bir, iri ve diri olmalıyız'
Tuzcuoğlu, 'Eğer gerçekten bu acıları bizlere yaşatanlara bir ders verilmek, yaşanmasını ve istismar edilmesinin önüne geçilmek isteniyorsa bunun yolu; bir, iri ve diri olmaktan geçer. Ayrıca, tarihimizi iyi bilip ondan güç ve ilham almaktan, çok çalışmaktan ve geleceğe güvenle bakmaktan, doğru, dürüst ve samimi olmaktan geçmektedir. Dünyanın sesimizi duymasını, bize kulak vermesini ve dikkate almasını istiyorsak öncelikli olarak bunları yapmamız gerekiyor. Sevgili gençler, unutmayın ki milli kini olmayan devletler bu acıları sürekli yaşamaya mahkûmdurlar. Bize bu acıları yaşatanlara karşı hassasiyetinizi hiç kaybetmeyin' diyerek konuşmasına son verdi.

SAÜ yüksek lisans öğrencisi solist Gözde Apaydın tarafından tar eşliğinde seslendirilen 'Sarı Gelin' ağıtı ile devam eden program, konuşmacılara plaket takdim edilmesinin ardından sona erdi.