Bir salgının hayatımıza aniden girmesiyle geleceğe dair planlarımızı ve yolumuzu değiştirdik. Şimdi hepimiz gelecek endişesi içinde çırpınan bir avuç insanız. Bir gün kim derdi ki; tüm dünya aynı kaderi paylaşacağız.

Özgürlüğün kıymetini bilmemekle cezalandırılıyoruz. Meğer hafta sonları çıkıp çocuklarımızı parka götürmek, arkadaşlarımızla küçük bir masada uzun sohbetler etmek bizim için özgürlükmüş. Biliyorum bazen hepimiz karamsarlığa kapılıyoruz. Gün geçtikçe korkularımızda değişiyor. Önce hasta olmaktan, sonra sevdiklerimizin hasta olmasından ve şimdi de bir daha onları görebilecek miyiz diye düşünüyoruz.

Bayramlarımızı özlüyoruz. Korkusuzca, içten, samimi sarılmalarımızı…

Hayal ediyoruz. Özgürlük hayallerimizi süsleyen soyut bir kavram mı artık? Elimizdekilerle yetinmeyi mi öğretiyor bize bu zaman?

İşsiz kalan bir babanın yerine kendimizi koyup unuttuğumuz empati kabiliyetimizi hatırlıyoruz. Eskiden ''komşusu açken tok yatan,bizden değildir'' diye bir söz vardı. Aynı duruma düşme korkusu mu yoksa bize empati yaptıran? Yoksa bu da mı bencilliğimizin sonucu? Ellerimizin arasına kafamızı koyup düşünelim. Sokağa çıkma yasağının olmadığı günlerde dahi dışarıya çıkmıyoruz. Sokakların boş olması bizi mutsuz ediyorsa, o halde özgürlük bile paylaştıkça güzel…

Bu zor günlerimizde elimizde olmayarak ayrı kaldığımız tüm sevdiklerimizle bir gün kavuşmak ümidiyle.