Sakarya’da ki bazı ulusalcı gazetecilerin büyük bir kısmı rüzgâr nereden eserse oraya savrulan türden gazeteciler. Bir gün ak dediklerine yarın kara diyebilen bir kişilik yapılarına sahipler. Sağlam bir dünya görüşleri/ideolojileri, inançları ve değerleri yok. Onları ayakta ve bir arada tutan tek şey AK Parti düşmanlığı ve motivasyonu. Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı temel hayat felsefelerini oluşturuyor.

17 Aralık’ta yargı ve polisin içine sızan bir grubun yapmaya çalıştığı başarısız darbe girişimi sonrası bir kere daha savruldular. AK Parti karşıtlığında gerekirse şeytanla bile ittifak edebilirim düşüncesiyle hareket ederek bir anda hızlı ve fanatik Gülen Hoca taraftarı oldular.

Hâlbuki bunlar daha birkaç ay önceye kadar sıkı Gülen karşıtlarıydılar. Yargının ve polisin içine sızan F Tipi örgütlenme veya onların deyimiyle “Fetoş’un adamları” tarafından komutanlarımıza, aydınlara, cumhuriyetçilere ve laiklere pusu kurulmuştu. Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi uydurma ve yalan davalarla F Tipi savcı, yargıç ve polisler laik cumhuriyetçileri zindanlara atıyorlar ve tasfiye ediyorlardı. Rejim ve ülke tehlikedeydi. Onlara göre artık yargı bağımsız ve güvenilir değildi.

Düzenli olarak Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davalarının görüldüğü Silivri önüne nöbete gider ve F Tipi adını verdikleri yargıçları, savcıları ve polisleri protesto ederlerdi. Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davası sanıklarına ağıtlar yakarlardı. Bu sanıklar o dönem onların kahramanlarıydı.

Şimdi ise onların yeni kahramanları var. 17 Aralık darbe girişimi sonrası bir zamanlar yargıyı siyasallaştırmakla suçladıkları, uydurma delillerle Atatürkçü ve vatanseverleri zindanlara tıkmakla itham ettikleri ve sütunlarından salya sümük küfrettikleri/ giydirdikleri Zekeriya Öz ve Muharrem Akkaş yeni kahramanları. Önceleri Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Ahmet Şık ve Soner Yalçın gibi gazetecileri örnek alır, onları abideleştirirlerdi. Şimdilerde ise Ekrem Dumanlı, Faruk Mercan ve Nazlı Ilıcak yol göstericileri oldu.

İmam Hatiplere, İmam hatiplilere, toplumun muhafazakâr ve mütedeyyin kesimlerine aleni düşmanlıkları ile dikkat çeken bazı ulusalcı gazeteciler bir süre önce hidayete ererek(!) Allah, melek, ruh, cin, şeytan, ahiret, cennet ve cehennem inancını yıkan Ahmet Hulusi’nin peşine düşmüşlerdi. Şimdide kendilerine Pensilvanya’dan bir şeyh buldular.

Hidayete eren bu gazeteciler daha önce rejim ve Atatürk düşmanı ilan ederek ötekileştirdikleri, ayrıştırdıkları ve CİA’nın uzantısı kabul ettikleri Gülen ve grubunun bugün etkinliklerine katılıyorlar. Sohbetlerin şehvetiyle kendilerinden geçerlerken yedikleri maklubeleri de sosyal medyadan paylaşarak, lezzetini övüyorlar. Bu arkadaşlar bu hız ve gazla yakında badem bıyık bırakıp, şakirt olup Pensilvanya’nın yollarına düşerlerse de kimse şaşmasın. Demedi demeyin...

Yine bu ulusalcı gazetecilere bugün kucak açan Gülen Gurubun’da ki dostlarımız bunların daha önce kılavuzluk yaptıkları MHP ve CHP’nin hallerini unutmamalarını tavsiye ederiz. Kılavuz, karga meteforu kulaklarına küpe olsun.