13 yıllık tek parti dönemi ardından, “koalisyonun insan bünyesine zararları” adı altındaki dev propaganda çabalarına vatandaşın “he he ya” demesinin ardından, insanımız günde en az 5 adet içinde “koalisyon” kelimesi geçen cümle kurmakta. 90 kuşağı bu konudaki ortalamayı epeyce aşağıya çekiyor olsa da vatandaş koalisyon ile yatıp kalkıyor. Peki seçimlerden bugüne geçen zaman diliminde Türkiye’de neler değişti, neler gün yüzüne çıktı?

-İstikrar tehdidinin bir vesveseden ibaret olduğu görüldü.

-Çözüm süreci için kefen giyenlerin aslında, bu süreci istemedikleri ortaya çıktı.

-Anayasal sınırları zorlayan Cumhurbaşkanı’nın sınırlarına dönmesinin zorunluluğu fark edildi.

-Vatandaşa “koyun” diyen ahmaklar ile “birkaç ırgat bir araya gelip iktidarı yıktınız” diyen beyinlerin çalışma prensibinin aslında aynı olduğu anlaşıldı.

-“Ben çoğunluğum” diyenlerin, “gerçek çoğunluğun” ne olduğunu anlamaya başlama çabaları başladı.

-Memleketin bi fiil dört bir köşesine bir rahatlama çöküverdi.

-Türkiye’de sol, uzun bir aradan sonra 40 bandına yaklaştı.

-Toplu açılışlar birden bire son buldu.

-Koalisyon ihtimalinden sonra da bütün hayat gayet devam ediyormuş, ortalık falan yıkılmadı; 90’lara dönülmedi.

-Muktedirlik kayboldu.

-Göklerden yerlere inildi. Herkesin ayakları yere basmaya başladı.

-Kanun hükmünde kararnamelere elveda denildi.

-“Ben dedim oldu” sona erdi. Güçlü demokrasi için umutlar arttı.

Velhasıl, çok da güzel oldu, pek de güzel oldu.

Nuri Bayar Ortaokulu’nu geleceği

Seçimler bitmiş, bir restorasyon dönemine girilmiş; ama yok birileri bir şeyleri kaşıyacak ki saçma sapan gündemler oluşacak. Nuri Bayar Ortaokulu’nun İmam Hatip’e çevrilmesi, okul velilerini ayağa kaldırdı ve imza kampanyası başlattılar. İmam Hatiplerin kapanması gibi bir sorun artık yok. Fakat yeni statüko, eskinin acıları üzerinden devşirdiği siyaseti ile; çocukların kaderi üzerinde karar alabilmeyi kendisinde ulu bir hak olarak görüyor.

Veliler bu okula çocuklarını kaydettiler ve buradaki eğitimi tercih etmişken, neden maydonoz olursunuz? Şehir merkezindeki imam hatipleri doldurdunuz, buralardaki eğitim kalitesini üst seviyelere çıkardınız da gözünüzü diğer okullara mı diktiniz, yoksa gerçek amacınız; “birilerine selamlar olsun, biz iyi birer yağdanlığız bunu net bir şekilde görün” demek mi?

Yanlıştan dönün, bu şoven işleri bir kenara bırakın, biraz mantıklı olun.

Demirel’in ardından

Altan Öymen, Denizlerin idamının oylandığı Meclis oturumunda Demirel’in tutumunu şu ifadelerle anlatıyor: “Demirel, Mobilya Yolsuzluğu’ndan yargılanan yeğeni Yahya Demirel’le ilgili olarak ‘25 yaşında çocukla uğraşıyorlar’ diyor. 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz, Yusuf, Hüseyin’in idam kararları oylanıyordu. Süleyman Bey AP Grubu’nun en önünde oturuyordu. Elini `idama evet` için kaldırdığında arkasına dönüp baktı, herkesin kaldırıp kaldırmadığını kontrol ediyordu. Sonra vakur bir ifadeyle önüne döndü. İdamlar kabul edilmişti. Deniz ve Yusuf da 25 yaşındaydı. Hüseyin ise 23’ündeydi...”

İmzası olan barajlar gibi, bazı şeyler asla silinmiyor ve kaybolmuyor.

Twitter: altugbalcioglu