2002, 2007, 2011 seçimleri; 2010 referandumu, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi; hiç sesleri çıkmadı. İnandıkları tek şeyin “milletin iradesi” olduğunu iddia ettiler, “sandık” dediler “sandıktan çıkana güvenin” dediler.

Ülkeyi üç dönem istedikleri gibi yönettiler. Kanun hükmünde kararnameler cenneti haline getirdikler ülkede, neyi istedilerse hükmettiler. Futboldan, çocuk sayısına, kızlı-erkekli evlerden, atılan kahkahaların desibeline kadar laf yetiştirdiler. Özgürlüklerin genişleyeceğini öne sürdükleri 2010 referandumundan, 2014 yılında “makul şüpheli” gibi saçma sapan kavramların bulunduğu “iç güvenlik paketini” meclisten kavga-dövüş geçirdiler. “Sayın Öcalan”, “Ova’da siyaset yapın”, “Kendilerine güveniyorlarsa seçime girsinler”, “Türkiye partisi olsunlar” dan “HDP’ye oy veren herkes şerefsizdir” diyecek noktaya geldiler.

“Milletin adamı” olduklarını iddia edenlerin; yalılarını, saraylarını, uçaklarını, banka hesaplarını oluşturdukları hesapları yandaş medayaları ile el ele halktan bir güzel gizlediler. Musul Konsolosluğu baskınını, başına çuval geçirilen askerleri herkese unutturdular. On kişi bir araya geldiğimizde üzerimize joplarla, tomalarla saldıranlar; Suruç’taki ve Reyhanlı’daki patlamalarda istihbaratlarını evlerindeki kasalarda bıraktılar; PKK’nın yol kapatıp, kimlik kontrolü yaptığı yerlere gözlerini ve kulaklarını tıkadılar.

7 Haziran ardından “milli irade” seni artık tek başına iktidar yapmıyorum dedi. “Konuş, anlaş” dedi. Lideri cezaevinde iken; 2002’de “Seçimden birinci parti çıkmış bir partinin genel başkanı tecritte bulunamaz” diyen TBMM’nin iradesini 2015’te zaman aşımına uğratmak için ellerinden geleni yaptılar. Tek başına iktidarlarını korumak adına, tekrar denemek için erken seçimi herşeyden çok istediler. Bülent Arınç’ın dediği gibi “onlar iktidar olmazsa yapamazlar.”

Yangın yerine dönmüş memlekette, seçim güvenliğini nasıl sağlayacaklarını kendilerinin bile bilmedikleri bir ortamda yeniden seçime gideceğiz. Her gün kaybettiğimiz gencecik çocuklar, Türkiye’nin önündeki büsbüyük sorunlar umurlarında bile değil. Sayenizde artık, her cenaze bir miting alanı. Çünkü önemli olan iktidar, beton, nükleer, iktidar ve yine beton. Bir kaybederlerse, nimetlerine alıştıkları iktidarın ardından ne yapacaklarını bilmiyorlar. O yüzden anlaşmıyor, o yüzden yokuşa sürüyor, o yüzden sadece kendileri ne isterse o olsun istiyorlar.

Çünkü, alıştılar; çünkü güç onları zehirledi.

Milletin verdiği yetki ile bu gücü kaybetmeye razı olacaklarını, vicdanlarının yerinde olduğunu düşünmüş; olası bir koalisyonun, geçmişin yanlışlarını düzeltmede işe yarayacağını temenni etmiştim. Olmadı. Yazık ettiler hem de çok yazık… Hem vicdanlarına hem de Türkiye’ye..

SEDAŞ’a bir kaç soru

-Vatandaşın elektriğini 7-8 saat kesiyorsunuz ve bahane olarak bunu internet sitenizden duyurduğunuzu söylüyorsunuz. İnternet sitemden bu ayki faturamı ödemeyeceğimi ilan edeceğim, bakınız ve tahsilat için avukat göndermeyiniz, acaba mümkün müdür?

-Bir ülkede sekiz saatlik elektrik kesintisi oluyorsa sizce bu ülke gerçekten gelişmiş bir ülke midir?

-Esnafın bozulan mallarının, yapamadığı satışların bedelini nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz ya da düşünebiliyor musunuz?

-Geceleri çalışmak gibi bir kavramdan haberdar mısınız

-Çark caddesine paralel sokaklarda; yer altına almaya çalıştığınız kablolar nedeni ile bir haftadır sokak aydınlatmalarına güç vermiyorsunuz. Korkarak evlerine giden kadınlarımızdan, çocuklarımızdan ve güvensizliğe terk ettiğiniz sokaklardan utanıyor musuz?

-Kime hesap veriyorsunuz?

Sen SEDAŞ: Sorumsuz, gamsız, para içinde, insanları hiçe sayan, kibirli, burnu kalkık, beceriksiz bir adam gibisin!

“Delege bile olamadım”

Bu başlığa inanılmaz uyuzum. Sanki CHP’de delege olmak çocuk oyuncağıymış gibi gayri ciddi bir ithama zemin hazırlıyor. Kolay iş değildir CHP’de delege olabilmek bilginiz olsun.

Mahallemde tercih ettiğim listede seçime girdiğim ve bulunduğum tarafın kaybettiği doğrudur. Kendi adıma bir kaç söz söylemeyi zaruri görmekteyim.

Mahalle delegeleri seçiminde, kendi mahallemde tek liste çıkması için gerçekten çok çaba sarf ettim. İl Başkanı, İl Kadın Kolları Başkanı ve İl Gençlik Kolları Başkanı’nın bulunduğu seçim sandığında uzlaşma ile bir liste çıkmasına çok çabaladım. Fakat bunu maalesef başaramadım. Delege listesinde gönül bağımın bulunduğu ve gençlik kollarının da desteklediğini bildiğim, Deniz AKAR ile birlikte hareket etmem gerektiğini düşündüğüm için o listede yer aldım. Eski İlçe Başkanı’nın, İl Kadın Kolları Başkanı’nın ve İl Gençlik Kolları Başkanı’nın olduğu listeyi, İl Başkanı’nın listesi karşısında destekledim.

Ne yapsaydım. gücün yanında olsaydım da delege mi olsaydım? Varsın, “Delege bile olamadı” desinler. CHP’li üyelerimizin takdiri öyledir. Onlar öyle diyorsa doğrudur, vardır bir bildikleri.

Twitter: altugbalcioglu