Sevgili okurlar, "ALMANYA'DAN MEKTUP VAR" adı altında; Almanya'da yaşayan gurbetçi çocuklarımızın, gençlerimizin ve kadınlarımızın acısıyla tatlısıyla yaşanmışlıkların kesitleriyle sizleri buluşturuyoruz. Kimi zaman hüzünleneceğiz, kimi zaman sevineceğiz, kimi zaman da düşüneceğiz. Kalın sağlıcakla.. Fatma Kılınçer

Hallo ben Peter,

Annem Alman, babam ise Türk birbirlerini çok severek evlenmişler. Bu evliliğe her ne kadar annemin tarafı karşı gelmiş olsada aşkları kazanmış. Annemin hamileliğinde başlamış isim tartışmaları. Annem,  senin soyadını zaten taşıyacak ismini de bana bırak diye sitem edince babam kabullenmiş. Gözlerim annem gibi masmavi. Saçlarım, kaşlarım babam gibi simsiyah (övünmek gibi olmasın ama çok yakışıklıyımdır.)

Anne tarafım varlıklı bir aileydi, babam ise sıradan bir işçi.. Baba tarafımdan kimse yoktu, babaannem dedem ve halam Türkiye’ye kesin dönüş yapmışlar annem bana hamileyken. Annem eğitmen olduğu için zamanın büyük bir dilimini anneannemlerde geçirdim. Katolik dinine bağlı olan anneannem kendi inancı doğrultusunda beni aşılıyordu. 12 yaşındaydım, pazar kahvaltısındayız kendi evimizde, anneannemin bana öğrettiği yemek duamı yaptım ardından babamdan suratıma gelen okkalı bir tokat sonrası evde kıyamet koptu.. Öyle  bağırıyordu ki anneme babamın neye bu kadar öfkelendiğini bile anlayamamıştım o anda. Benim oğlum müslüman siz onu hristiyan yetiştiremezsiniz diye öfkeden deliye dönmüştü. Kahvaltı masasını yerlere saçtı. Korkudan hiç bir şey diyemiyordum, neyi yanlış yaptığımı dahi bilemiyordum.

Annem ise 18 yaşına gelince kendi inancının kararını kendisi verecek diyordu, babam hepten çıldırmış gibiydi. Her iki tarafın ayrı inancı yüzünden o gün itibariyle evde kavga hiç bitmedi. Okullar tatil olduğunda Peter yaz tatilini Türkiye’de benim annemlerin yanında geçirecek ve asıl dini olan müslümanlığıda  yerinde öğrenecek konu kapanmıştır dedi. Okullar tatil oldu babamla birlikte Türkiye’ye geldik. Babaannem, dedem, halam o kadar sıcak karşıladılar ki beni sanki yıllarca tanıyormuşum gibi sarıldım onlara. Babam konuyu anlattı onlara, anlatırken bile korktum yine bana tokat atacak diye.. Dedem ve babaannem uzun uzun islamiyeti anlattılar ve şunu söylediler; din tercihi yapılmaz sen müslüman olarak doğdun müslüman olarak öleceksin. Bu konuda çok katılardı..

Bir ay boyunca her gün aynı şeyleri dinledim. Almanya’ya döndük annem özlemle kucakladı beni ama ben en çok anneannemi özlemiştim ve ona gitmek istediğimi söyledim. Babam, bundan sonra anneannene sık sık gitmeyeceksin ayda bir görebilirsin benim oğlumu hrıstiyan yetiştiren kadının evinde işin yok konu kapanmıştır dedi. Annem çıldırdı bu seferde, bu evin kararlarını yalnızca sen veremezsin oğluma yıllarca bakan anneme bu kötülüğü yapamazsın. Biz en iyisi ayrılalım seninle, tahammül edemiyorum artık sana dedi. Babam, öyle mi peki o zaman diyerek evden çıktı. Nerden bilebilirdim son kez çıktığını.. Gece yarısı eve polisler geldi babamı ağır bir trafik kazası sonucu kaybettiğimizi söylediler.

Dünyam yıkıldı…

Kendimi yıllarca suçladım. Babamı kaybetmemin nedeni inancım mı? Her ikisinden de nefret ettim. Ne müslümanım ne de hrıstiyan. Ne Türk'üm ne de Alman.

Babamdan bana kalan simsiyah kaşım, saçım, sakalım.. Annemden bana kalan bir çift mavi göz..