Balıkesir’deki toplu açılış töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmralı tutanaklarının kamuoyuna yansımasıyla ilgili ateş püskürdü.

Süreci sabote etmeye çalışan bazı çevrelerin olduğunu ileri süren Erdoğan, “Eğer bu ülkeye, bu millete zerre kadar sevdanız varsa, şu çözüm sürecine katkıda bulunmak istiyorsanız böyle bir haberi atamazsınız, atmamanız gerekirdi” diyor.

Abdullah Öcalan'la BDP heyeti arasındaki görüşmelerin Milliyet gazetesinde yayınlanması üzerine, kafalardaki soru "bu görüşmeleri kim sızdırdı"

Hükümet BDP'yi, BDP ise Oslo'yu sızdıranları, kısacası cemaati işaret ediyordu.

BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Oslo’da kim sızdırarak sabote etmek istemişse, burada da aynı çevreler sızdırmıştır. Bu sabotaj girişimidir” diyerek konuşuyordu.

"İmralı Görüşme tutanakların basına sızdıran Milliyet muhabiri Namık Durukan’dı’’

Esas önemli olan içeriğin doğru olup olmadığı değil mi?

Kim sızdırmışın ne önemi var?

Biz de bilelim, ortalıkta dolaşan pembe bulutların, ne anlama geldiğini.

Bence AKP'nin pembe bulutlarına karşı, durumun hiç de öyle olmadığını söylemek için, APO sızdırtmıştır.

Zaten bu içeriğin halk tarafından bilinmesi gerekmiyor mu?

Kimden neyi saklıyorlar.

Daha düne kadar BDP'ye, KCK'ya demediğini bırakmayan AKP, birden değişip onları korur-kollar olmuştu da "bu ne hız!" demekten kendimizi alamamıştık.

Çözümden APO'nun ne anladığı ile AKP'nin ne anladığı ortaya çıkmış oldu.

Gerçekten Milliyet gazetesinin Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetini zor durumda bırakacak bir haber yapacağına inanacak kadar saf insan var mı?

Kamuoyunun tepkisini ölçmek ve olayı halka hazmettirmek için yapılan bir haber.

Kesinlikle Erdoğan'ın bilgisi dahilinde servis edilen bir haber.

Eğer tepki çok büyürse ve kamuoyu yoklamalarından kötü sonuçlar gelirse hiç şüpheniz olmasın Erdoğan 180 derece çark eder.

Unutmayalım Erdoğan Türkiye'nin bir numaralı çark etme uzmanıdır.

Son 10 yılda bunun sayısız örneklerini gördük kendisinden.

Bence hepsi bilerek sızdırdı.

Halkın tepkisini gözlemlemek için.

Malum bu hükümetin öyle bir huyu var. Recep Tayyip Erdoğan 'de yine ülke dışında, her şey o dışarıdayken tartışılıyor ne hikmetse.

Ben daha çok; neden Milliyet muhabiri sorusunu soruyorum.

Nabız ölçüyorlar, her zaman yaptıkları ucuz numara.

Gazetecilik cesaret ister, Namık Durukan adam gibi çıksın söylesin kimin sızdırdığını.

Öyle yazıyı yazıp, tepki gelince de kafayı kuma gömmekle olmaz bu işler.

Diğer ana akım gazeteler flaş haber etiketiyle haberi halen verirken, bombayı patlatan gazetenin sayfasından bu haberin çekilmiş olması çok manidar değil mi?

Yapılmak istenen bu anlaşma, eğer ülke yararına ise niçin toplumdan gizlenmeye çalışılıyor.

Hepsi yalan, hepsi palavra.

Peki, kim kanın aksını ister.

Doğuda birkaç ağa ABD ile anlaşarak olay çıkarıp kan akıtıyorlar.

Bunun iki nedeni var.

Amerika’nın petrol çıkarı ve Diğeri de doğudaki ağaların toprak ve ağalık hakimiyetinin sürdürülmesi.

Peki, Erdoğan, bu oyuna nasıl alet oluyor.

O da Kürtlerin oylarını alıp başkan olma hayalini gerçekleştirmek için uğraşıyor.

Gerekirse bedel öderiz dediğine bakmayın, halka bedel ödetecek.

Kendisi Çankaya’da oturacak.

Sonra Balıkesir’de bas bas bağır Gazetecileri suçla.

Yapılır mı hiç böyle haber?

Buna, pişmiş aşa su katmak denir.

Ne güzel ortak anayasa yapıyorsunuz, milletten gizli, kimsenin bilmesi gerekmiyor, değil mi? Başbakan ve Öcalan, AKP ve PKK ortaklığı çıktı ortaya, kötü oldu tabi.

Suçüstü yakalandınız; Habur ve Oslo'dan beter bir durum.

Konuşup konuşmamaya gelince...

Medyada sizin adınıza konuşan bülbüllerden geçilmiyor, maşallah!

Barış diyorlar, başka bir şey demiyorlar.

PKK'ya ve Öcalan'a teslimiyetin adı oldu mu "barış"?

Kabul etmeyen de "savaş çığırtkanı".

AKP’li seçmen, kime ve neye oy verdiğini, umarım anlar.