Son seçimlerle gelen hezimet, AK Parti’nin muhasebe kayıtlarını açmasına yol açtı. Dolayısıyla kendi eliyle hesabın ve kitabın dışına attığı bazı şeyleri, tekrar önüne koyarak değerlendirmeye almak zorunda kaldı….

Bu aralar Partinin önde gelenlerinde sıklıkla duyduğumuz “Özeleştiri yapmamız gerek!” sözü, tesadüfen ortaya çıkmamış oldu fakat “Özeleştiri” de yanlış zamanda ve anlamda yapılıyor. İş işten geçtikten sonra alınan derse özeleştiri denmez. “Özeleştiri” insanın kuvvetten ve kudretten düştüğünde yaptığı bir şey değildir, yaptığında anlamlı bir şey de değildir.

Bilakis insanın aşağıda değil yukarıda yaptığı ahlaki davranıştır. İnsan ahlâkta olgunluk oluştuğunda, eksiklik daha fazla göze batar ve görünür, ruha da diken gibi batıp rahatsız eder. Özeleştiriden daha derinde duran ve yine ahlakta olgunluğa yönelen başka bir davranış ise “Nefis muhasebesi”dir. Özeleştiri daha açık, bilinen, görülen hesapları kapsarken Nefis muhasebesi daha derinde olan bir hesaba yönelir, gizli bir varoluşcu yere hareket eder. Kısacası; iş işten geçtikten sonra alınan derste bir akıl emaresi bulunmaz, feraset bulunmaz, kâmil bir ruh bulunmaz.

AK Parti’nin Türkiyenin yeniden umudu olabilmesi için iki hayati ve radikal önlem gereklidir: Birincisi; AK Partinin ruhunu çağırmak. Yani ülkede erken genel seçimler yapılmadan önce Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu makamdan feragat edip tekrar AK Partinin başına geçmesi…

Bunu söylemekle; Cumhurbaşkanlığı makamını layık görmemeyi kast etmiyoruz. Zaten Cumhurbaşkanlığı bu siyasi konumuyla Başbakanlıktan daha etkisiz ve halkı da daha az yakalayan bir makamdır. Bunu söylemekle; öğrenciyken derslerine katıldığım hocamın mevcut Başbakan Ahmet Davudoğlu’nun yetersizliğinden bahsetmiyoruz. Bunu söylemekle; mutlaka kazanmak ortaya çıkacaktır demiyoruz. Lakin ezberleri bozacak, ümidi sıra dışı bir hamleyle yeniden halkın kalbine bağlayacak bir şeyi iddia ediyoruz. Sine-i millete dönüşün basit bir şey olmadığını, alaya da alınmaması gerektiğini vurguluyoruz.

Her siyasi hareket, ister kadim isterse modern olsun fark etmez iyi ya da kötü lider ile kendini gerçekleştirir, ifade eder; bazen büyür bazen küçülür. Şayet sine-i millete dönüş olursa; ortaya çıkacak sonuç, ara bir yerde kalmaz: Ya AK Parti devam eder ya da devam edemez!

İkinci radikal önlem ise; AK Partinin hem icra etmiş olduğu politikalarıyla hem de kendi iç işleyişiyle alakalı. Daha önceki yazılarımızda tenkit ettiğimiz bazı meselelerde ve buna benzer meselelerde yanlışlarda ayak diretmemek, değişikliğe gitmek. Kendi iç işleyişindeki hatalar küçümsenmeyecek kadar ciddi boyutta.

AK Parti bu noktada bir dizi sert tedbirleri yürürlüğe sokmaya çalışmalıdır: Kendisine akıl veren sözde bilgiç gazetecilerin çoğunu tasfiye etmeli, yalaka goygoycu takımdan yakasını kurtarmalıdır. Beyaz Türk taklidi yapan, halka tepeden bakan, imajla işleri yürüdüğünü sanan bürokratlardan yakasını silkmeli, partinin hangi kademesi olursa olsun görev alan bu beşinci sınıf tipleri kapı dışı etmelidir (bu tiplerden bazıları işi iyice abartmış her gittikleri yere profesyonel medya koçu ile yaşam koçu psikoloji danışmanlarları götürmeye başlamışlardır. İnsanları büyülemek, bunların asli vazifeleri olmuştur.)Yetkisi ve görevi ne olursa olsun akçeli işlere bulaşanlar, partiden uzaklaştırılmalıdır. İstihbarat raporları kimin hangi işleri çevirdiği, nasıl sınıf atladığını gösterir belgelerle doludur.

Bunlar acilen değerlendirilmeye alınmalıdır. AK partinin kendi iç işleyişindeki durum, idealist bir noktaya evrilmelidir. Yani idealist bir bakış açısıyla meseleye yaklaşılmalı, tutumlar ve davranışlar buna göre hizaya girmelidir. Halkı daha önce kalbinden ne yakalamışsa aynı kavrayışa ihtiyaç vardır. Fakir ve fukarayı gözeten, aynı yolun yolcusu gibi yoldan ayrılmamaya ihtiyaç vardır.

Seçimlerden sonra fakire fukaraya emekliye çok görülen para (10 milyar dolar, kur farkından kaybolan para miktarı) , kavga edildiği iddia edilen “faiz lobileri” tarafından hortumlanmıştır. Mesele, mesafelerin açılmış olmasındadır. İçinden çıkılamaz hale gelen girift ve karanlık ilişkilerin kurduğu ağlardır.

“Kamyon devrilince yol gösteren çok olur” derler fakat gerçekten kamyon yolda çok güzel giderken her şey güllük gülistanlıkken yol gösteren (tenkit eden) insanlara itibar edilmedi. Sanıyorum bu yazımız da tıpkı diğerleri gibi ka’le alınmayacaktır fakat önceki yazılarla bu yazı arasında şöyle bir fark var: Daha önce “AK Parti’nin Hayaletleri” sahneye tam olarak çıkmamış, ete kemiğe bürünmemişti. Şimdi aynı hayaletler başkalarını değil kendisini korkutmak için korkunç bir suretle geri döndü. Peki madem hiçbir işe yaramayacaksa, bizim bu denli AK Partiye “Akıl verme”mizin sebebi nedir?

Çok açık: Her zaman ilk ve en ağır faturayı sesini duyuramayanlar öder!

Twitter: @servetkzlay