Adındaki eskiye nazire yaparcasına geçirdiğimiz bir gün… Zinde tutan, heyecan veren , insanı merak içinde bırakan, yaşayanlarına baktıkça şanslı olduklarının farkında mıdırlar acaba diye düşündüren şehir…

Gitmiştik yaklaşık yirmi yıl önce… Bugünkü gibi bakmamıştım o tarihte… Aklımda kalanlar çok ayrıntılı değil. İçinden bir yerden geçen Porsuk, kendine özgü diyemeyeceğim sıradan binalar, yapılar.. Pek farklı değil gibiydi, bir etki bırakmamıştı.. Ve hatta Porsuk’tan yayılan koku… O tarihte ne kadar şanslı olduğumu düşündürmüştü… Benim güzel şehrim, Sakaryam; nehri, gölü, dağı, tepesi, ovası, yaylası, ormanı.. Her şeyi vardı Sakarya’mın, bir tek bozkırı yoktu Eskişehir’de olan, olmayan çok doğa güzelliği vardı.

Aradan yıllar geçti. Ülkedeki büyüme hamleleri adı altında şehirler değişti, büyüme tüm şehirlerde yaşandı. Nüfus artışı, göçler, planlı ve plansız büyümeler, plan ve plansızlığın, bilimin, sanatın, dünya görüşünün, vizyonun, artan nüfusu, alınacak göçü de hesaplayarak; yaşayanlarıyla birlikte, betonlaşan dünyanın içinde, nasıl daha yaşanabilir bir şehir olunmasındaki etkisini, uluslararası dergilerde, makalelerde okuyorduk. Ve ben tüm bu bilgiyle gittiğim Eskişehir’de yaşayarak gördüm. Eskişehir’e sihirli bir el değmiş. Yaşayanını düşünerek, nasıl mutlu oluruzu kenara koymadan, düşünerek, hesaplayarak bir dünya kenti modeli oluşturmuşlar, Sakarya’mda olmayan bozkır üstünde…

Bilim müzesi, Akvaryum, Balmumu Müzesi, Cam Müzesi … Yok yok neredeyse. Eskişehir heyecanlandıran bir kent olmuş. Teşekkürler Yılmaz Büyükerşen… Bir Sakarya’lı olarak sana bir borç ödüyorum. Dünyaya bakan gözü taşıyan beynin ve kalbin ne kadar önemli olduğunu göstermişsin eserinde…

Sakarya’mı anlatacağım, Sapanca’m, Poyrazlar’ım, Sakarya Nehrim, Acarlar Longozum, Akgölüm, Karasum var diyeceğim, diyeceğimde bunların hepsi Allah vergisi. Kent yöneticilerimizin yaptığı deprem müzesinden başka bir şey bulamıyorum. Ha bir de tarihi çok eskiye dayanmayan şehrimizdeki en eski merkez okulları yıkıp otopark yapacaklarını duyuyorum.

Sakarya’mızın şehirden sorumlu yöneticilerinin dönem dönem yurt içi ve yurt dışı geziler yaptığını duyarız, biliriz. Bu gezilerdeki amacın muhtemelen örnek şehircilik, vizyon geliştirme, şehirciliğe bilim ve sanatın katkısını gözlemlemek, ve edinilen tüm bilgi ve birikimi Sakarya’ya aktarmak , katmak olduğunu düşünüyor ve umuyorum.

Eskişehir’e gidin… Barcelona, Paris , NewYork ve bunun gibi gezileriniz pek işe yaramış gibi görünmüyor. Çözüm çok yakında ve aynı dili konuşuyorsunuz. Sihirli ellerin sahibine gidin. Bu şehir, bu Eskişehir nasıl bu hale geldi diye ona sorun ve uygulayın. Bu kadar doğal güzelliğin üstüne katmak , çok da zor olmasa gerek diye düşünmek istiyorum…

BU ŞEHİR

Bir sabah evden çıktım, sokaklar ışıl ışıldı

Dört yanım günlük güneşlik

Tertemiz bir hava ciğerlerimde

Nereye baksam mutluluk, umut, sevgi

Nereye gitsem bir uçarılık yüreğimde

Alışmadığım iyimser duygular

Gökyüzü inadına mavi, yaşamak inadına güzel

Bu nasıl şehirdir böyle…

Beyaz beyaz güvercinler damların üzerinde

Hava ılık mı serin mi belli değil, kadife gibi

Gözleri namuslu namuslu parlar insanların

Gökyüzü inadına mavi

Yaşamak inadına güzel….

Twitter: @afsunetin